15. Bölüm

2K 80 13
                                    

~15. Bölüm~

Zihnimin içinde beni kötüye yönlendiren sesleri duymamaya çalıştıkça daha da meraklanıyordum. Eğer gidip bunu yaparsam merakım tamamen gidecek miydi? Bunun cevabının "Evet" olacağını bilsem bir dakika bile düşünmeden yapardım belki de. Ama ne yazık ki cevabın "Tabi ki de hayır, daha fazla merak edeceksin." olduğundan adım gibi emindim.

Derin bir nefes alarak musluğu açtım ve avucuma dolan suyu yüzüme çarptım. Aynadan kendime gereksiz telkinler vermeyi bırakıp lavabodan çıktığımda bara yöneldim.

Mert ortalıkta gözükmüyordu. Ne güzel bir fırsat.

Mert birkaç gündür sürekli gizli aramalar yapıyordu. Birlikte otururken telefonun çalmasıyla adeta kaçarcasına uzaklaşıp duyamayacağımdan emin olduğu yerde durup konuşuyordu telefondaki kişiyle. Bense her seferinde meraktan çıldıracak raddeye geliyordum. Ağzını aramaya çalıştığımdaysa sadece beni sevdiğini ve hep koruyacağını söylüyordu ki bu beni daha fazla meraklandırmaktan başka bir şey yapmıyordu ne yazık ki. Durumun benimle ilgili olduğu apaçık ortadaydı.

Poyraz'da kaldığım ve ablamla kapıya geldikleri gün başlamıştı bu konuşmalar. Ya da sadece benim haberim olmaya başlamıştı. Acil telefonla gitmesi ve bana karşı çok dikkatli davranması şüphelerimi doğrular nitelikteydi.

İç sesim bir kez daha telefonuna bakmam gerektiğini haykırırken ayaklarımı olduğum yerde sabitlemeye çalıştım. Zira telefon tam önümdeydi ve beni engelleyebilecek hiç bir şey yoktu ortada.

Nihayet görüş alanıma Mert girdiğinde iç savaşımı bastırabilmenin verdiği huzurla bir an için rahatladım. Yanına yaklaşarak gülümsedim ve artık çalışmadığım bara göz gezdirdim. Üstümde fazlasıyla açık olan garson kıyafetimin olmamasından mıdır nedir bakışları üstümde toplanan sarhoş sayısı yok denecek kadar azdı.

"Ne o? Özlemiş misin burada çalışmayı?"

Yanımda sırıtmakla meşgul olan Mert'e yalandan acındırıcı bir bakış attım. "Hem de çok"

Kahkasını patlattıktan sonra bardakları dizmeye devam edişini izledim. Dudaklarımı dişlemeyi bıraktıktan sonraysa şansımı bir kez daha denemeye karar verdim. "Mert"

Mırıltı gibi bir ses çıkardığında yüzüme bakmıyor oluşundan da cesaret alarak "Bana neler olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordum. 

Saniyelik bir duraksamadan sonra elindeki bardağı yavaşça yerine bırakıp bana döndü. Gözünü direk bana kitlemesi gözlerimi kaçırma ihtiyacı hissetirse de dikkatle bakmaya devam ettim.

"Bir şeyler mi oluyormuş?"

"Hadi ama Mert"

"Bak Öykü sen benim için çok değerlisin ve sana bir şey olmasına asla izin vermem. Şimdilik sadece bunu bil ve kurcalama."

Bir şey dememe fırsat bile vermeden bar kalabalığının arasına karıştı ve gözden kayboldu. Merakımın oluşturduğu duvarın üstüne bir tuğla daha eklendiğinde oflayarak çantamı elime aldım ve montumu da giydikten sonra Mert'i bulamayacağımdan emin olarak dar kapıdan dışarı çıktım. 

Gözüm girişteki kırık aynaya takıldığında biraz daha yaklaşarak kendime baktım. İki hafta önceki Öykü yoktu artık. Değişmiştim. Üstümdeki pahalı pantolon ve deri mont bunu fazlasıyla belli ediyordu. Her zamanki gibi otobüse de binmiyordum artık. Bardan uzaklaşıp caddeye çıktığımda elimi kaldırdım ve bir taksinin önümde durmasını sağladım. Koltuğa oturduğumda şöföre nereye gideceğimizi söyledim ve çantamda bol miktarda bulunan paraların güvencesinde dışarıyı izlemeye koyuldum.

Benim Olsan?Where stories live. Discover now