50 - Göz Korkutma

2.6K 207 30
                                    

50 - Göz Korkutma

Dünyam yıkılırken oturup bekleyemezdim, benim karakterime uygun bir hareket değildi bu. Öylece kenara çekilip her şeyin yoluna girmesi için dua etmek benim için hiç işe yaramamıştı. Ben daha çok dünyamı yıkanın dünyasını yıkan kişilerdendim.

Okan babam ben küçükken, daha lise ikiye giderken, benim alev alev yandığımı söylemişti. Bu güç, bu hırs, bu öfke... Sana karşı çıkan herkesi yakarsın kızım. Bir alev olarak doğmuştum ve alevlerim yangına dönüşmüştü. Bu dünyada hayatta böyle kalmıştım.

Odada dört dönerken gözler benim üzerimdeydi. Herkes patlamamı bekliyordu, özellikle benimle aynı kanı taşıyanlar zümrütün öfkesinin ne kadar durdurulamaz ve yakıcı olduğunu bildiğinden tetikteydi. Her an aklımı yitirip yanlış bir şey yapabilirdim ve açıkçası ben de bundan korkuyordum.

"Böyle bir saçmalık olamaz." dedim öfkeli bir sesle. "Böyle bir aşağılanma, kendini beğenmişlik..." Topuklu ayakkabılarım koyu parkede tok sesler çıkarırken kendimi daha güçlü hissediyordum. Ayakkabıların böyle ilginç bir gücü vardı işte.

"Mehir, otur bir, sakinleş." Bu teskinleme yöntemi beni daha da çileden çıkardı. "Nasıl sakinleşebilirim? Beni açık açık tehdit etti! Zümrütlerin kaderi belliymiş ve ben de onlardan olacakmışım!" Ellerimi yeni yaptırdığım saçlarımın arasından geçirdim.

"Ah, daha sinir bozucu olan ne biliyor musunuz? Başka bir insanın hayatı hakkında karar verme yetkisini kendilerinde bulmaları! Tolga'nın benimle evlenmesine bu şekilde engel oluyorlar ve onu Nilsu aptalıyla evlendirecekler."

"Böyle bir şey olmayacak." Gözlerim aşkından öldüğüm grilere döndü. "Tolga, eğer karşı çıkarsan şüphelenmeye başlayacaklar ve peşine düşecekler biliyorsun."

"Umurumda değil!"

"Ama benim umurumda!" diye bağırdım. "Aptal, sana bir şey olmasına izin verir miyim?"

Tolga yüzünü sıvazladı. Kapana kısılmış hissediyordu, tıpkı benim gibi. "Böyle işi sikeyim." Elimle masaya vurdum.

"Mehir, sakin ol." Babamın uyaran sesini duyduğumda "Olmayacağım! Bulanık dediler bize! Soyu bulandırıyormuşuz! Benim soyum. Benim soyum! Kim oluyor da bir soyu böyle aşağılıyor? Bir de bilmiş bilmiş birinci kategori birinci derece soylu diye imzalamış mektubu! Kıçımın kenarı." diye tüm öfkemi kustum.

"Mehir, tamam canım." dedi annem. "Biliyorum kızgınsın hem de çok ama şu an kızgınlığın bir işe yaramaz. Odaklanman gereken başka bir şey var."

İç geçirdim. "Pekâlâ, haklısınız." dedim. "Giyinmeye gidiyorum."

Üst kata çıkarken arkamdan bir dolu soru işareti de gelmişti. Defne teyzenin bana verdiği odaya girdim ve kapıyı kapattım. Gardolabımın kapağına asılı elbiseye baktım.

Mektubun yarattığı bomba etkinin öfkesiyle deniz kenarına kaçmıştım. Eve döndüğümde Tolga mektubu ebeveynlerimize anlatmıştı ve öfkeli sessizlik dolaşıyordu evin koridorlarını. Sonunda biz de bu planı kurmuştuk. Bu gece Tolga ve Tarık amcanın katılması gereken bir davet varmış ancak Tolga'nın durumundan ötürü sevgilim bu davete gidemeyecekti. Onu temsil etmek için ise ben gidiyordum. Tolga Özkan'ın nişanlısı olarak. Bir uyarıydı bu, herkesin ayağını denk alması için verilen bir uyarı.

Üstümdeki tişörtü ve kotu çıkarıp askıyı aldım. Son dakika aldığım elbisemi tekrar inceledim. Zümrüt yeşili, ince askılı, derin göğüs dekolteli, üstüme yapışan bir elbiseydi. Bacağında bir yırtmacı vardı ve oldukça seksiydi.

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Where stories live. Discover now