11 - Mutluluğun Rengi

6.1K 474 170
                                    

11 - Mutluluğun Rengi

Hisler tuhaftı. Ailem dışında başka kimseyi bu kadar sevebileceğimi hiç düşünmemiştim. Sonra Gök girmişti hayatıma. Dilini çıkarıp beni yaladığı ilk an onu ne kadar seveceğimi anlamıştım. Elimde büyümesini, ilk kez gördüğü veya duyduğu her şeye tepkisini izlemek kalbimde ona kocaman bir yer açmıştı. Canımın sıkkın olduğunu anladığında kucağıma kıvrılması, mırlayarak beni sakinleştirmeye gayret göstermesi, eve döndüğümde çılgınlar gibi koşarak üstüme atlaması gibi bana bağlılığını gösteren nice şey bizim aramızdaki ilişkiyi derinleştirmişti. İlk defa ailem kadar sevdiğim biri olmuştu.

Sadece sevgi de değil, diğer hisler de garipti. Öfke, korku, hırs, kıskançlık... Öfkelenince titrerdim, gözlerim dolardı kendimi açıklayamadığım anlarda. Korkunca dişlerim takırdardı mesela. Değişik tepkiler verirdim. Pes etmek nedir bilmezken tek pes ettiğim anın kıskançlığın beni sardığı an olduğunu fark etmiştim. Hisler nasıl her şeyi bu derece etkileyebiliyordu?

Hafta sonunun benim için asla gelmeyeceğini sanmıştım. Çarşambadan itibaren günlerim çok can sıkıcı geçmeye başlamıştı. Bunun birincil sebebi Cesur Türker Alçin'di elbette. Nedenini bir türlü anlayamadığım bir sebepten benimle konuşmaktan kaçınıyor, ben Atlas'la Efe'nin yanına gelince bir şeyler uydurup yanımızdan gidiyordu.

"Ne oldu? Bir şey mi yaptım?" diye sordum Atlas'a sıkıntıyla. Arkadaşımla aramın kötü olmasını istemiyordum, aramızda bir sorun varsa çözmeyi tercih ederdim çünkü Cesur'la gerçekten çok iyi anlaşıyorduk. Arkadaşın mı? dedi içimdeki ses ufak bir kahkaha atarak. Eminim öyledir.

"Sanmıyorum Mehir, bence gerçekten meşgul. Öğrenci Lideri yardımcısı olmak kolay olmasa gerek. Ayrıca..." derken durakladı.

"Ayrıca ne?" Merakla ona bakarken pot kırdığını anlamıştım, mavi gözleri suçlu suçlu bakıyordu. "Bundan sakın Cesur'un yanında bahsetme ama senin şu arkadaşın Demir'den pek hoşlandığını zannetmiyorum." dedi.

"Niye?" dedim şaşırarak. Demir tanıdığım en iyi insanlardan biriydi. Bir ağırlığı vardı tabii ama yakını olmaya başladığınız zaman içindeki zıpır çocuğu görebiliyordunuz.

Atlas omuz silkti. "Bir tahminim var aslında ama yorum yapmak için erken." dedi. "Belki de yalnızca yıldızları tutmuyordur."

"Bilmiyorum, Cesur biraz ön yargılı davranıyor olabilir mi Demir'e karşı?"

Atlas bana ufak bir gülümsemeyle baktı. "Ne?" dedim. "Yok bir şey." dedi.

Yine de Cesur'u günlerdir tek yakalayıp konuşmayı başaramamıştım. Benden kaçmak için ekstra çaba mı harcıyordu yoksa ben mi kafamda büyütüyordum olayları bilmiyordum.

Perşembe günü öğle arası gelince Kara İksir sınıfına unuttuğum kitabımı almaya gittim. Kapıyı açtığımda iki kafa bana döndü. Demir ve Cesur. "Ay, toplantı mı yapıyordunuz? Özür dilerim." dedim.

Demir gülümseyerek "Gel, gel. Senin de fikrini alalım." dedi. Kapıyı kapatıp merdivenlerden aşağı indim. Yanlarına geldiğimde Cesur yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Biz diyoruz ki yılbaşı gelmeden birkaç gün önce bir yılbaşı partisi yapalım okulda. Hem sınavlar da bitmiş olacak, güzel bir eğlence olur." dedi Demir.

"İyi fikir." dedim heyecanla. "Ama tema olsun istiyoruz ve ona uygun eğlenceler yapacağız, ne olması gerektiğine karar veremedik bir türlü. Fikrin var mı?"

Düşündüm. "Yani... Yılbaşı deyince aklıma gelen ilk şey kar ve çam ağacı oluyor. Tabii bir sürü hediye de dahil. Tema olarak belki sıcak bir şey daha iyi olur, şömineli bir şeyler. Çünkü yılbaşı genelde aileyle kutlanır ve o aile sıcaklığı hoş olurdu."

𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈Where stories live. Discover now