''Kupa.'' Tom o kadar sesli ve derin bir nefes aldı ki genç kadın bir an bunun Riddle'ın son nefesi olduğunu düşündü. ''Hufflepuff'ın kupası.'' acıyla iki kaşının arasını, burun kökünü tuttu.

''Canın çok yanıyor mu?''

''Sorun bu değil, işe yarasın yeter.''

Narcissa onun morarmış ellerini tuttu. ''Tom canın yanıyor. Benim yanımda herkese gösterdiğin o maskeyi takmak zorunda değilsin.''

''Hiçbir zaman takmadım.''

''Biliyorum. Bak...'' genç kadın huzursuzca kıpırdanırken gözlerini kaçırdı. ''Dostça bir tavsiye istersen.. Artık bu hortkuluk meselesini bir kenara bırakmanı önerirdim.''

''Tavsiye istemiyorum.'' Riddle koltuğun üzerinde duran cübbesine uzandı ve omuzlarına attıktan sonra asasını cebine yerleştirdi. ''Malfoy'ların evi ruhumu sömürüyor.'' dedi duvarlara bakarak ilerlerken.

''Sanki bir ruhun varmış gibi..'' diye mırıldandı Narcissa duyamayacağı bir tonda kapıya doğru ilerleyen adama bakarken.

Karanlık Lord hızla kapıya ilerlerken dengesini kaybedip yere yığıldığında kadın küçük bir çığlık atarak yanına koştu. Tom güçlükle dizlerinin üzerinde doğrulup gözlerini kapattığında Cissy yorgun adamın yüzünü avuçlarına aldı. ''Tom bana bak..'' dedi telaşla ''İyi misin?''

Riddle sızlayan burun kökünü tutarak gözlerini açtı. ''İyiyim.'' dedi ayağa kalkmaya çalışırken kadının ince parmakları koluna dolandı. ''Biraz dinlen, sonra gidersin.''

Lord itiraz edemeyecek kadar yorgundu. Çöktüğü yerden kalkamadan sırtını duvara yasladı başını geriye atarken kızarmış gözleri tekrar kapandı. Narcissa da onun yanına oturup duvara yaslandığında, Riddle'ın başı kadının narin omzuna yaslanırken, siyah saçları önüne döküldü. ''Cissy... Benim için bir iyilik daha yapar mısın?''

Günümüz, Diagon Yolu

Karanlık ara sokaklardan birinde Harry görünmezlik pelerinini elinde tutarken Ron eşyalarını çantasına sıkıştırmaya çalışıyordu. Draco sıkıca genç kızın elini tuttu. ''Hazır mısın?''

Hermione boş bir dükkanın camındaki yansımasına bakarken saçlarını düzeltiyordu. ''Hazırım.'' İkisi de gayet şık ama sade giyinmiş, Hermione ise kabarık saçlarını küçük bir büyüyle düzleştirmişti. İki sevgili yan yana gayet iyi gözüküyorlardı, çünkü olması gereken buydu. Draco, Malfoy'ların hala güçlü ve saygıdeğer bir şekilde hayatlarına devam ettiğini göstermeliydi.

''Siz ikiniz,'' derken Ron ve Harry'e döndü. ''Pelerinin altından asla çık-

''Bize akıl verme Malfoy.''

''Emin misin Potter? Çünkü kendi aklınla hayatta kalabileceğinden şüpheliyim.''

''Kesin sesinizi.'' diye sinirle araya girdi kız. ''Bu haldeyken bile atıştığınıza inanamıyorum.''

''Mione sevgilin daha az sinir bozucu olmayı deneyebilir mi?''

''Lütfen Ron, sen de başlama.''

Genç kız sonunda hazırlığını bitirdiğinde onlara döndü. ''Gidebiliriz.'' Draco başıyla onayladıktan sonra elini tutup kızın yanağına bir öpücük bıraktığında Harry ve Ron aynı anda göz devirdi.

''Hadi çocuklar, pelerin!'' Hermione'nin uyarısıyla ikili iyice yaklaşıp üstlerine geçirdikleri görünmezlik pelerini sayesinde neredeyse yok olduğunda Draco ''Ah, huzur..'' diye mırıldandı.

Dördü birden derin bir nefes alıp ara sokaktan çıkıp, Gringotts'a giden ana yola geçtiler. Draco, dimdik omuzları ve korkusuz bakışlarıyla gören herkesi şaşkınlığa uğratırken, Hermione tıpkı bir kraliçe gibi onun elini tutmuş, etraftan gelen fısıltıları dinliyordu. Harry ve Ron iki kişi için pek de büyük sayılmayan pelerinin altında gizlenmeye çalışarak yürürken, birilerine çarpmamak için büyük çaba harcıyorlardı.

Storm In Hogwarts // DramioneWhere stories live. Discover now