|23| Korku

3.2K 235 227
                                    

Hermione saatlerce pencere kenarından ayrılmadı. Sanki gece boyu izlediği o yoldan Draco gülümseyerek ona koşacakmış gibi bekledi. Londra'nın işlek caddelerinden biri olduğu için her yerden gelen rengarenk ışıklar nerdeyse hiç sönmemişti.

Genç kız sonunda dalgın bakışlarını yoldan çektiğinde buz gibi olmuş kollarını ovuşturdu. İç çekerek oturduğu yerden kalktı ve saatler önce yaktığı ışığı söndürüp kendini koltuğa attı. Draco gelmeyecekti, bunu hissediyordu ve yorgun gözleri kapanmak için yalvarıyordu. Kollarını üşüyen bedenine sarıp gözlerini yumdu, sabah uyandığında her şeyin bir rüya olmasını umarak...

***

''Theo sonsuza kadar saklanamayız.'' dedi genç kız başını trenin büyük camına yaslarken. Elini karnına koydu. ''Fransa şimdilik iyi bir çözüm olabilir ama bir şekilde bizi bulacaklar.''

''Umrumda değil. Pansy kanında çocuğumuz varken o burunsuz yaratığın emrinde gezecek değilim. Her şeyden uzak kalmak istiyorum. Hepimiz için.'' derken karnını tutan kızın elinin üzerine yerleştirdi elini.

Pansy anlayışla başını sallayıp çocuğun omzuna yaslandığında, Theo kızı kollarının arasına aldı alnına bir öpücük kodurmadan önce.

''Hogsmeade'e gideceğiz diye beni kandırdığın için yanıma neredeyse hiçbir şey almadım.'' diye söylendi Pansy kaşlarını çatarak.

''Oraya gittiğimizde büyük bir alışverişe çıkarız. Muggle'ların arasına karışmak zor olsa da.. Eğlenceli olabilir.''

''Klafuti de yiyelim!'' diye mırıldanırken kızın gözleri parladı.

''O ne be?''

''Fransa'ya özel bir tatlı.''

''Küçük yılanım, yemek yemeği benden çok sever olduğunun farkında mısın?''

Pansy kaşlarını çattı ''Şişmanlarım diye mi korkuyorsun?''

Yakışıklı büyücü kahkahaların arasında kızın boynuna sürttü burnunu ve aynı yere bir öpücük kondurdu. ''Uzun burunlu, yeşil tenli, şişko ve sivri şapkayla süpürgede gezerken kahkaha atan o aklını kaçırmış cadılardan birine de dönüşsen seni sevmeyi bırakabileceğimi sanmıyorum.''

''Bunu evlilik teklifi olarak kabul edebilirim ama yeterince romantik olmadığın için daha iyisini bekleyeceğim.''

''Bekle.'' dedi kızın yanağını okşarken ''Her şeyin daha iyisinin bizim olacağı bir dünyamız olacak.''

***

Hermione kalbine çöken ağırlıkla zorlukla nefes alarak uyandı. Uzandığı koltukta aniden doğrulurken ellerini hızla inip kalkan göğsüne yerleştirdi. Bir rüya mı görmüştü? Bunu bile hatırlamıyordu. İçine çöken bu karanlık onu boğuyordu.

Kırpıştırdığı gözlerini iyice açıp duvardaki saate baktı sabah beş buçuk olmak üzereydi. Hava henüz aydınlanıyordu. Uyuduğu yalnızca iki buçuk saat olmuştu genç kızın.

Açık bıraktığı pencereden Londra'nın yağmur sonrası serin kokusu dolmuştu eve. Ayaklarını koltuktan sarkıtıp etrafa bakındı. Gri gökyüzü sanki evin içine çökmüştü. Derin bir nefes aldıktan sonra ayağa kalkıp mutfağa yöneldi.

Yavaş adımları ve uykulu gözleriyle evin içinde ilerliyordu. Mutfak Amerikan tarzı, salonla birleşikti. Koyu renk ahşap dolaplar fazlasıyla modern duruyordu. Dolapları karıştırıp bulduğu cam bardağı suyla doldurdu ve tek yudumda bitirdi. Ellerini tezgaha dayayıp gözlerini yumdu sakince. Hogwarts'ta olmalıydı.

Dün gece neler olabileceğini kafasında kurdukça her seferinde daha kötü senaryolar yazmaya başlıyordu. Draco neredeydi? Harry ve Ron güvende miydi? Narcissa neden onu buraya göndermişti?

Storm In Hogwarts // DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin