''Sırtına sadece zinciri mühürlemekle kalmamışlar, tenine kilidi batırmışlar,'' dedim korku dolu bir sesle. ''Bunu çıkarabileceğimi sanmıyorum.''

''Kilidi çıkarmayacaksın. Ona dokunman yeterli.''

''Bundan emin misin,'' diye sordum endişeli bir sesle. ''Bunun bu kadar kolay olması tuhaf değil mi?''

''Kolay olacağını söylemedim,'' diyerek beni cevapladı. ''Sadece dokunmanı belirttim.''

''Bu şekilde gizemli konuşman beni ürkütüyor.''

Cevap vermeyeceğini anladığımda titreyen ellerime inat sırtında bulunan kilide dokundum. Kilidin tenine yapışan kısmına yavaş bir şekilde temas ettiğinde Fenrir'in dudaklarından dökülen anlamsız cümleleri anlamaya çabaladım, fakat uğultulardan dolayı hiçbir şeyi kavrayamıyordum.

Ona soru soracağım sırada sol kolumdan başlayan acı tüm bedenime yayıldı. Acıyı iliklerime kadar hissediyordum. Benimle birlikte Fenrir'in çığlığı mağarayı inletti. Gözlerim kararmaya başladığında gözlerimin önüne gelen karartı ile beraber vücudum uyuştu.

*
''Acılar içinde geçen her gün için ölmek isteyeceksin Fenrir.''

Karanlığın içinde yankılan sesin sahibi kimdi bilmiyorum, fakat alaylı sesi  kulağa oldukça ukalaca geliyordu. Etrafımı net görmeye başladığımda nerede olduğumu anlamak için etrafıma baktım. Tanıdık gelen duvarlarlar birlikte mağarada olduğumuzu fark ettim.

Dumanların arasında kırbaçlanan kurdu görmemle birlikte kanım dondu. O kişinin kim olduğunu biliyordum. Dev cüssesine rağmen onu saran zincirlerden kurtulamıyordu. Oraya doğru koşmak istesem bile önümde duran duvar yüzünden ilerleyemiyordum.

''Fenrir,'' diye fısıldadım sessizce.

Gözleri kırmızıya döndüğünde etrafına baktı. Beni duyduğunu düşünmüştüm, fakat yanılmıştım. Dişlerinin arasından hırladığında bedeni geriliyor, zincirleri kırmak için büyük çaba sarf ediyordu. Kendini zorladıkça zincirler bedenini sarıp onu boğuyordu. Karşısında duran iri yapılı kel adam onun çabalarına gülüyordu. Fenrir'e yaklaşıp çenesini kavradı.

''Bize Hel'in yerini söylersen bu acıya katlanmak zorunda kalmayacaksın.''

Fenrir hırladığında karşısında duran adam sinirlenip yanında duran adamın elinde ki kırbacı genişletip Fenrir'e doğru salladı. Acı içinde uluyan Fenrir ile birlikte tüm bedenim titremeye başladı.

Ona işkence çektirirken izlemek çok kötüydü. Gözlerimi yumup arkamı dönsem bile acı dolu haykırışı kulaklarımda çınlıyordu.

''Durun,'' dedim titrek bir sesle. ''Lütfen durun.''

Bu görüntüye daha fazla dayanamayacaktım. Önümde duran duvara vurmaya başladım ama hiçbir işe yaramıyordu. Kırbaçların sesi arttığında Fenrir'in solukları yavaşlamaya başladı.

Kurt formundan insan formuna dönmeye başladığında çığlıkları mağarada yankılandı. Beyaz teninden akan kan ve kara saçlarından yere damlayan ter damlalarını izledim. Üzeri çıplak olduğundan alt bölgesine bakamıyordum.

Elinde kırbaç bulunan adam sırtına bir darbe daha indirdiğinde elleri daha fazla bedenini taşıyamadı ve yere düştü. Adamın kahkahası artarken tırnaklarımı avuçlarımı kanatana  kadar sıktım.

"Hel nerede, küçük kurtçuk?"

Fenrir yerden kafasını kaldırıp kehribar rengi gözleriyle alaylı bir şekilde karşında duran adamı süzdü.

YERALTI CEHENNEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin