Cesurca Sev ! 7. Bölüm

10.9K 593 7
                                    

Herkese iyi okumalar...

Galiba hikayenin en uzun bölümlerinden birini yazdım :)

“Cicim ben çıkıyorum.”

“Tamam.”

Sibel’le bu aralar pek konuşamıyorduk. Hem onun iş yoğunluğu sebebiyle, hem de benim kafa yoğunluğum.

Öpülmüştüm. Tamam ilk değildi.  Ama onun tarafından ilkti. Bugün neredeyse üç gün olacaktı.  Dudaklarının tadını hala alabiliyorum. Yatakta biraz daha durup keyif yapıyorum.  Aslında onu düşünüyorum.  Ömer'i. Gerçek miydi bu olanlar? Demeyeceğim tabi ki de gerçekti. Her anını hissettiğim bir öpücük nasıl  hayal olabilirdi ki.  Benim gerçeklikten kastım ise o öpüşme sadece o an'a mı aitti?  Kafamı kurcalayan en önemli şeylerden biri. Çünkü onu biliyorum.  Belki de ondan bile fazla. Tamam yanında yaşamıyorum ama biliyorum işte. 

Yatakta bu kadar aylaklığın yeterli olduğunu düşünüp kalkıyorum. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçiyorum. gülümsememde bir oluyor. Benim deli arkadaşım masayı kurup da çıkmış. Çayımı da doldurup masaya kuruluyorum.  Yarım saat boyunca kahvaltımı yaptıktan sonra güzelce topluyorum her yeri.  Sanki bir yerlerden bir melodi sesi geliyor. Telefonum. Hızlı  adımlarla odama girip çalan telefona yetişiyorum.

Üç gün yeterli değil mi Zeynep’in dinlenmesi için hemen çağırın. Böyle söyleniyorum da. Resmen beş kez aramışlar beni. Hızlıca giyinip çıkıyorum evden koştur koştur vapura yetişmeye çalışıyorum. Yirmi dakika boyunca rahattım. İkinci çayımı da vapurda içiyorum. Denize karşı. Hava ne kadar soğuk olursa olsun içeri oturamazdım ben. Ya denize en yakın yerde ya da en üst katta oturur kokusunu çekerim. İyi de geliyor. Vapur durduğu anda yine bir koşuşturmaca. Hızlıca yayın evine girip hasret hanımın yanına çıkıyorum.  Hemen Engin beyin odasına gitmemi söyledi. Ben de dediğini yerine getirip hızlıca  diğer kapıya doğru yöneliyorum. İki tıklatmadan sonra içeri giriyorum. Masasında göremeyince odayı tarıyorum gözlerimle. Köşedeki deri koltuklar oturuyor iki misafiri ile birlikte. Bir misafirini hemen tanıyorum. Nasıl tanımayayım ki? Ama diğerini cidden tanımıyorum. Alımlı hoş bir hatun oturuyor onun yanında.

“İyi günler “diyorum herkese Engin bey de, kadın da bir gülümsemeyle iyi günler diyorlar. Ömer ise bir şey demiyor. Önemsemiyorum. Sonuçta patronun odasındayız. Mesafe istemesi en doğalı.

Engin bey, oturduğu tekli koltuktan kalkıp masasına geliyor. O arada ben yeniden bakıyorum Ömer’e ve yanındaki kadına. Saliselikte olsa gözlerine değiyor gözlerim. Ama  bir şey var sanki… çözümleyemediğim.  Gözlerimi kapayıp açıyorum. Buna ihtiyacım varmışçasına. Ama açtığımın salisesine gözlerim konuşup gülen bir çiftle karşılaşıyor. Engin beyin yerine geçtiğine görünce bende. Koltuğa oturup onu dinlemeye başlıyorum. Ama ne dinleme! Tek bir kelimesini bile anlamıyorum. Aklım yüreğim  hiç olmayacak bir şekilde üç adım ötemde. Her şeyi anlayabilirim selam vermemesini bakmamasını. Sonuçta burası bir iş yeri, davranışlara dikkat edilmesi gerekir. Ama adını koyamadığım bir şeyler var içimi soğutan, beni hüzünlendiren.  Kafamı çevirip arkaya bakmamak için zor tutuyorum kendimi. Hiç sevmedim bu hisleri. Son bir çaba ile engin beyi dinlemeye kalkışıyorum.

 “Bir haftan var Zeynep. Bitirdikten sonra. Bu çeviri ile ilgili bir toplantımız olacak. Almanlarla”

Almanlarla mı ? konu neydi ki?  Şaşkın şaşkın bakıyorum adama. Engin beyin yüzü ise endişeli bir hal almıştı.

Cesurca Sev ! (Tamamlandı)Where stories live. Discover now