Cesurca Sev ! 6. bölüm

12.4K 655 14
                                    

herkese iyi pazarlar... 

Arnavut taşlarında takır tukur yürüyorduk. Daha doğrusu o sesleri çıkartan benim ayakkabılarımdı.  Düşmekten ödüm kopuyordu. Ona da bir şey diyemiyordum. Ve bu sefer suskun olan benim, adımlarım dikkatli bir o kadar da yavaştı. Sanki her şey çok doğalmış gibi- benim böyle yürümem-  o da benim gibi ağırdan yürüyordu. Şöyle bir yan gözle süzünce iç çekmemek elde değildi. Gür kumral saçlar…  güneş geldiği zaman sanki rengi daha fazla açılıyordu bilemiyorum. Kirli bir sakal, bal dudaklar… yapılı vücudu. Ellerine cebine koymuş umarsız yürüyüşü. Kaç kez iç çektim farkında değilim. Yeniden bakıyorum. Umarsız duruşunu hala koruyor ve hava yeterince soğuk değilmiş gibi sadece kazağı vardı üzerinde sahi yayın evinde de ceket tarzı bir şey görmemiştim üzerinde.

“senin üzerine başına kıyafet alacak paran yok mu da böyle geziyorsun etrafta” tutamamıştım çenemi işte buraya kadardır ancak. Ahh konuşmam sayesinde onun gülümsemesine nail oluyorum.

Artık senli benli de olmuştuk dengesizliğim sonucu. Daha ne isterim?

“son kitaptan o kadar fazla kazanamadım.”

“ bir milyon basımdan ve onun sekiz yüz bin satışından sonra bunu dersen seni döverler.”

“demek kitaplarımı okuyup, beni takip ediyorsun. Hem de sıkı takip !”

Sazan Zeynep!

“tabii ki de hayır!

“ sen benim sıkı takipçim hatta hayranımsın değil m? Hatta her imza günüme geliyorsun. Tamam anladım ben seni sorun yok. Ve senin için konu burada kapanmıştır.”

“hayır itiraz ediyorum!”

“itirazınız kabul edilmemiştir Zeynep hanım!”

Ahh adım dudaklarından ne de güzel çıkıyor. Bir kez daha söyler mi acaba ? Ama şuan buna konsantre olamam şimdi tek bir amacım olmalı o da onun hayranı olmadığım. Tabii bu külliyen yalan! Ama  bunu bir tek ben bir de Sibel biliyor.

“itirazımın kabul edilmemesine de itiraz ediyorum! Bak…” konuşurken onun önüne geçip geri geri yürümeye ve derdimi anlatmaya başladım.” Ben… okumuyorum diyemem. Ama o kadar tutkulu bir hayran değilim. Senin dediğin gibi hiç değilim. Fazlası değil.  Yani ne kitaplarını imzalatmaya gelirim ne de… ne de… anla işte”

Havalanmak ne güzel bir duyguymuş tabii birazdan yere çakılacağımı bilmesem. Başımın sert zeminle buluşmasını bekliyordum onun yerine belime sarılan ellerle ne hissedeceğimi şaşırıyorum. Oysa ben kendimi çok farklı şeye hazırlamıştım. Olmadı bu şimdi. Çünkü kalbim nasıl atacağını şaşırdı. Vücudum kendinden hiç beklenmeyecek tepkiler veriyordu. İlk öncelikle ellerim nereye konacaklarını şaşırmışlardı. Tabii tek çareyi onun  güçlü kol kaslarında bulmuşlardı. Eh bunun bizi yakınlaştırmadığını söyleyemem. O dudaklar neden bu kadar çıkıktı.

“Çok iyi anladım.”

Ney anlamıştı ki şimdi? Bak ter bastı beni yanlış bir şey anlamamıştır umarım. Ama zannetmiyorum. Olabildiğimce açıktım adama resmen sadece okuyorum demiştim. Peki bu adam neden bu kadar güzel gülümsüyordu? Ellerinden birini çekince bende iki elimi birden çekmiştim. Ve beni bir sokağa doğru yönlendirmişti. Ne çok sokağa girmiştik. Hem de hiçbir aracın tam sığamayacağı sokaklara. İlginç.

Birkaç adım sonra dev ahşap kapının önünde durduğumuzda kapıyı benim için açıyor.  İçeri girdiğimizde ahşabın kokusunu ve  onun yanında iştah açıcı bir koku daha alıyorum. Ancak çözümleyemiyorum. Bizi yaşlı bir garson karşılayıp bir masaya yönlendiriyor.

Cesurca Sev ! (Tamamlandı)Where stories live. Discover now