LÜTUF

26 - Hasetlikler

Louise'in masumiyeti Gidar'ı şaşkınlığa uğratmıştı. İlk geldiğindeki giyiniş şekli ve cüretkar tavırları ile kendisini yanıltmış hatta bir ara hayat kadını olabileceğini bile geçirmişti aklından. Bu düşüncesinden utandı. Kız, kadın erkek ilişkileri ve deneyimi açısından tamamen tecrübesizdi. Hatta Gidar onun ilk öpücüğünü çaldığına bile emindi. Bu konudaki deneyimleri ve geniş sevgili yelpazesinden edindiği gözlemler bunu gösteriyordu.

Durum Gidar'ı hem keyiflendirmiş, hem düşünceye sevk etmişti. Keyiflendirmişti çünkü Louise'in tecrübesizliği ilişkide Gidar'ın hakimiyetini ve yönlendirmesini daha da güçlendirecekti. Bir erkek olarak, üstelik yüksek konum, etkileyicilik ve öz güven sahibi bir erkek olarak şimdiye kadarki ilişkilerde yönetim olması gerektiği gibi hep onda olmuştu zaten ama Samaraj'ın kızı farklıydı. Her şeyden önce Gidar'ın bu kez vazgeçme, oluruna bırakma, işine gelmezse yol verme gibi seçenekleri yoktu ve bu vazgeçilmezlik Louise için büyük bir güçtü. Kız bu gücünü bilmemeliydi ve tecrübesizliği de fark etmesini güçleştirecek unsurlardandı. Ayrıca hangi erkek bir kızın ilki olmaktan hoşlanmazdı ki? Elbette bu Gidar'ı da keyiflendirmişti. Artık kıza karşı daha sahiplenici hatta korumacı hissediyordu.

Louise'in masumiyetinin düşündürücü olan tarafı ise ilişkinin istediğinden yavaş ilerlemesine neden olacak olmasıydı. Kız daha birkaç iltifatla utanıyor, yanaklarına kadar kızarıyordu. Bu çok hoştu ama düşününce, "sevdiği ve evlenmek istediği" gibi şeyleri hemen söylerse onu ürküteceğinin de göstergesiydi. Zaten tepkileri çok da kestirilebilir bir insan değildi.

Gidar ve Louise kafalarının çarpışmasına ve sakarlıklarına doyasıya güldükten sonra karşılıklı oturdular ve Gidar söylemesi gerekenleri aktarmaya başladı.

--- Kafanda burasıyla ve bizimle ilgili birçok soru olduğuna eminim. Bu konuşmamızdan sonra umuyorum ki çoğuna cevap bulmuş olacaksın, diyerek giriş yaptı.

Louise;

--- Ailemle ilgili bilgide verecek misin? Diye sorsa da tek taraflı işleyen büyü nedeniyle Gidar onu anlamadı. Gülümsemekle yetinip konuşmasına devam etti.

--- Burası Maeldewa İmparatorluğunun sarayı. Şatoda bizi ziyarete gelen kişinin Kral olduğunu fark etmişsindir. Kendisi babam olur.

Louise'in ağzı şaşkınlıkla açıldı.

--- Yani geldiğimden beri bir prensle mi takılıyorum diye söylendi.

Delikanlı onu duymamıştı,

--- Ben Veliaht Prensim. Jadom ve Karina kardeşlerim. İkisi ikiz. Masada gördüğün ufaklıklarda babam ve ikinci eşi Rekia'nın çocukları.

Öne doğru eğilip kızın şaşkın bakan yüzüne uzandı ve yanağını okşadı.

--- Sen köklü ve soylu bir aileden geliyorsun. Baban benim babamın yakın arkadaşıydı. Yirmi yıl önce vefat ettiği saldırıda yeniye kadar annenin ve dolayısıyla senin de öldüğün sanılıyordu. Yangından kurtulduğunu öğrendiğimizden beri anneni bulmak için uğraştık, başaramayınca şansımızı birde senden yana kullandık ve işte buradasın.

Louise rahatsızca yerinde kıpırdandı. Bu hikayede kafasına yatmayan bir şeyler vardı ama ne olduğunu tam olarak bilemiyordu. Düşünmeye de pek fırsatı olmadı. Gidar kızın elinden tutup ayağa kaldırdı ve

--- Gel, dedi. Biraz bahçeye çıkalım. Açık havayı sevdiğini gözlemledim. Sohbetimize orada devam edebiliriz.

Bahçeye indiklerinde Louise başını geriye atarak çiçek kokuları ile süslenmiş temiz havayı içine çekti. Gerçekten de doğayı, dışarıda olmayı seviyordu. O etrafa hızlıca göz gezdirirken Gidar'da gülümseyerek onu izledi. Ağaçların arasındaki taş patikalarda yürümeye başladıklarında genç kız etrafın güzelliğinin dikkatini dağıtmaması için gözlerini Gidar'dan ayırmadı ve delikanlıyı can kulağıyla dinledi.