8 - Tekmeler ve Yumruklar

205 94 242
                                    

Medya: Muse: Supermassive black hole

Tallahassee, Florida, ABD

Akşamki dövüşler için koçun kamyonetle yola düştük. Bir de minivan tarzı arabaları vardı ama onu daha çok Kendis kullanıyordu. Zaten kafes dövüşünün olduğu sokağa minivan park etmek tuhaf olurdu sanırım. Koç radyodan yine kendine Country müzik çalan bir kanal buldu, bende bu işkenceye maruz kalmamak adına alıcıları kapatıp düşüncelere daldım.

Evimi özlüyordum, insan hiç sahip olmadığı bir şeyi özleyebilir mi? Tallahassee de en sonunda ev duygusunu biraz olsun almaya başlamıştım ama bu bir yalana bağlanmak olurdu, bunu yapmamalıydım. Burada yakın olduğum her insanın bir hayatı, kendilerine ait yakınları ve aileleri vardı. Benim kim olduğumu, neler yaptığımı ve yapabileceğimi, ellerimdeki kanı bilseler; en iyi ihtimalle hayatlarından çıkarırlardı.

Evet rüyalarımdaki gibi olmasa da ellerim kanlıydı. İlk cinayetimi kendimden bir yaş büyük bir çocuğu öldürerek dört yaşında işledim. Yanlış duymadınız, dört yaşında. O zaman ne yaptığımı bilmiyor olmam, Holly isimli iri cüsseli kızın artık yaşamadığı gerçeğini değiştirmiyor. Her öğün yemeğimi elimden alması, itiraz ettiğimde dövmesi, en son saçlarımdan tutup masanın kenarına vurarak kafamı yarmış olmasının, infaz edilmesi için yeterli olmadığına eminim. O tarihte hiç kimse Holy'i öldüren şeyin ben olduğumu anlamadı. Bense; öldüğünü bile anlamamıştım.

Yerde debelenerek kavga ediyorduk. Neredeyse iki katım olan cüssesiyle üstümdeydi, yoluyor, çırmalıyor, darbelerini indiriyordu. Bende onu itmeye kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Sonra bir şey oldu. o arbedede dikkatimden kaçan bir şey. Sanki içimde dişliler bir tık sesiyle yerine oturdu ve bir şey beni ele geçirdi. Daha fazla dayanamamış gibiydi. O an ne kadar sürdü bilmiyorum; Holy'i itmek yerine sanki çektiğimi hissettim. Gerçekten de çekiyordum, içindeki yaşamı, bunu oluşturan enerjiyi... Maalesef bunun farkına yıllar ve başka cesetlerden sonra varabildim.

Bir korna sesiyle hatıralar sağa sola uçuştu ve ben bulunduğum ana döndüm. Trafik bir türlü ilerlemeyince Koç da dahil araçların, kornaya abandığını fark ettim. İçimi kaplayan kederden sıyrılmaya çalışıp, duyularıma odaklandım. Yedi yüz metre kadar ilerideki kavşağa yakın devrilen bir kamyon yolu kapatmıştı. Bağırış ve konuşmalardan çıkarabildiğim bu kadardı ama duyduğum, yolun bir süre daha açılmayacağını anlamama yeterliydi. Etrafa bakındım, aradığımı on metre kadar ilerde sağ tarafta buldum. Oradan paralel yola geçip, arka taraftan kavşağa ulaşabilirdik. Koç'u dürttüm;

--- Hadi şu ara sokağa girelim.

--- Ne, kaldırıma çıkmam gerekir.

--- Evet yarı yarıya, bir şey olmaz. Sadece sekiz, on metre var.

--- Yol şimdi açılır, uzatmaya gerek yok.

--- Yolu bekleyemeyiz, muhtemelen ileride kaza filan olmuştur.

Bana kaşlarını kaldırarak baktı.

--- Hadi ama Koç, ne zaman yanıldığımı gördün?

--- Sen ve gizemli yöntemlerin, diye söylendi ama direksiyonu sağa kırarak, dediğimi yaptı. Tekrar ana caddeye çıktığımızda arkada kalan kaza yeri görünüyordu. Bana anlamlı bir bakış attı.

Omuz silkip

--- Sadece tahmin, dedim.

Tabi tabi anlamına geldiğini düşündüğüm bir homurtu çıkardı ama üstelemedi. Ya üstelemenin sonuç vermediğini öğrenmişti, yada ben ve tuhaflıklarıma alışmıştı. Belki de ikisi birden.

LÜTUFWhere stories live. Discover now