18 - Karar

117 33 114
                                    


Medya: Jadom Nu'Darazi


Louise evden gelen birkaç ses kulaklarına ulaşınca memnuniyetsizce homurdanarak uyandı. Konaktakiler ayaklanmış görünüyordu, en azından hizmetliler. Perdenin arasından görünen tamamen aydınlanmış gökyüzüne baktı. Dün oldukça geç uyuyabilmişti. Bu gezegende gün sanki daha uzun sürüyordu ve daha uzun kısmı aydınlık geçiyordu. Buna alışması gerekecekti. Bu düşünceyle irkildi.

--- Artık burada yaşayacağım, diye kendi kendine onu bekleyen en büyük ihtimali dillendirdi.

Durumu duygusal olarak kavramanın verdiği şaşkınlıkla yatakta dikleşip oturdu. Belki de Dünyayı bir daha hiç göremeyecekti. Koç'u, Jenna'yı, sarı otobüsleri ya da mavi gökyüzünü...

İçine bir ateş düştü. Eski hayatını özleyeceğini söyleseler güler geçerdi ama oluyordu işte. Hayatı değildi aslında özlediği... Egzoz kokusu, hamburgerin tadı, bir serserinin küfürlü konuşması gibi tanıdık, bildik şeylerdi eksikliğini hissettiği. Etrafına, şatodaki odasına baktı. Tanıdığı ya da alıştığı hiçbir şey yoktu.

Yükselen paniğini bastırmak için derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Volta atmaya başladı. Derin nefes almaya devam etti ama hava sanki ona yetmiyordu. Bu komikti çünkü nefes almadan bir saatten fazla yaşayabildiğini biliyordu. Bunu denemişti ve en son nefessiz kaldığı için değil sıkıldığı için sudan çıkmıştı. Ancak bunu bilmek şu an hiçbir işine yaramıyordu.

Boğuluyormuş gibi hissetti. Buradan çıkmalıydı. Balkon kapısını gördü ve ilerleyip açtı. Derin bir nefes aldı. Açık havanın onu rahatlatmasını bekledi ama olmadı. Hala bu üç beş metrekare balkonda kapana kısılmış gibi hissediyordu. Aşağıda uzanan bahçeye, çayırlara, ağaçlara ve ufuklara baktı. Hareket etmeliydi.

Ne yaptığının farkında olmadan tırabzana çıktı ve aşağı atladı. Bir yırtıcının zarafetiyle dört ayağının üzerine inmiş, aynı çevik güç ve gösterişle doğrulmuş, koşmaya başlamıştı. İnsanüstü hızıyla kısa sürede çimenliği geçerek ağaçların arasına daldı.

Gözüne kestirip zıpladığı abakar ağacının dalı yerden en az on metre yüksekteydi. Dalda sallanıp, üstüne çıkarak başka bir dala atladı, oradan başka bir ağaca. Aklı hafiften başına gelip hareketleri yavaşladığında pek çok ağaç geçmiş, bahçenin orman sınırına gelmişti. 

* * * * *

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

* * * * *

Jadom konağın bahçesinde son birkaç keredir yaptığı gibi oturduğu banktan kalktı. Kamelyanın önündeki çimenlikte biraz volta attı ve yine dönüp banka oturdu. Bahçede onu gördükten sonra neredeyse koşarak ön tarafa, kuytuda kalan bu kamelyaya gelmişti. Tanrı biliyor ya geri döneceğinden ve kendisini gördüğünü anlayacağından korktuğu için hemen arka bahçeden ayrılmıştı. Eve de girememişti çünkü yüzünün onu ele vereceğinden ve ne olduğuyla ilgili sorulara cevap vermek istemediğinden emindi.

LÜTUFOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz