15 - İntihar

183 66 190
                                    


Konağa geldikten bir süre sonra kızla ilgilenme işini halası devralmıştı. Halbuki bu göreve seve seve devam edebilirdim diye düşündü Gidar. Sonra omuzlarını silkti. Yanılmıyorsa bunun için daha çok zamanı olacaktı. Hem bir an önce babasına durumu bildirmeliydi. Çalışma odasına geçti. Krala teslim edilmek üzere bir mektup yazıp, mühürledi. Zaten en güvenilir adamlarını yanına almıştı. Bir tanesini çağırtarak mektubu teslim etmek üzere saraya yolladı.

Masaya ayaklarını uzatıp arkaya yaslandı. Sabahtan beri olanları bir bir gözden geçirdi. Yol boyunca kızı incelemişti. Kız da hiç çekinmeden bunu yapıyordu. Başta bu Gidar'a ıslak prensesin tecrübeli bir kadın hatta hayat kadını olabileceğini düşündürttü ama sonra emin olamadı. Yani tarzı buna pek uymuyordu. Tavırları seksi ifade eder, kendini sunar, beğendirmeye çalışırdan çok ölçer, değer biçer, taktir eder gibiydi. Sanki satıcı değil alıcıydı.

Vücudunun bir kadına göre zayıf ve kaslı oluşu da dikkatini çekmişti. Ancak bu güzelliğini gölgelemeyi başaramıyordu. Muhtemelen fiziksel bir işte çalışıyordu ama kadınların beden gücü isteyen işlerde çalıştırılması Kain de pek görülen bir şey değildi. Belki Wittoria madencilerinden olabilir miydi? Ya da belki Hurin de kadın savaşçılar da olduğu söylentisi gerçekti. Başka bir hikayeye göre ise Pawagi adalarında kadın bir korsan bile varmış. Hatta Jadom'un öne sürdüğü gibi başka bir gezegenden gelmiş olması ihtimali bile vardı. 

--- Her neyse, diye söylenerek konuyu geçiştirdi. Asıl önemli olan kadından Dewain olamamasıydı. Öyleyse ıslak prensesin sihrin Kain'e dönmesine ne faydası vardı?

Her şey açıklığa kavuşana kadar kıza yakın durmaya karar verdi. Zaten babasının da bunu isteyeceğinden neredeyse emindi. Bu iş eğlenceli ve ilginç olacak diye kafasından geçirdi. Duyduğu bir çığlıkla düşüncelerinden sıyrılıp ayaklandı. Neler olduğunu anlamak için kulak kabarttı. Bu halası Bārisa'nın sesiydi. Şimdide

--- Aman Tanrım, diye feryat ederek koşturuyordu. Neler olduğunu anlamak ve yardımcı olmak için hemen odadan çıktı.

Üst kattan hızla inen halasının konağın çıkışına doğru koşmakta olduğunu gördü. Yanına yetişip neler olduğunu sordu ancak Bārisa hız kesmeden

--- Düştü, demekle yetindi. Ardından kendine doğru gelmekte olan kahyaya, dış kapıyı göstererek;

--- Aç, diye bağırdı.

Kahya daha dev kapıyı aralamışken dışarı fırladı. Verandanın basamaklarında tökezleyince Gidar kolundan tutarak dengesini bulmasına yardım etti. Halası sola dönüp bina boyunca koşmaya devam etti. Onu takip etmekte olan Gidar az sonra neyin düştüğünü anladı.

Islak prenses evin dibindeki çimenlikte boylu boyunca yatıyordu. Bārisa hemen kızın başında çökerken, o şaşkınlıkla bakakaldı. Nasıl düşmüş olabilir ki diye düşündü. Bu arada sesleri duyan bir koruma ile Jadom da yanlarına gelmişti.

Bārisa dikkatlice kızın saçlarının yüzünü örten kısmını çekti. Kaşları çatılmış, gözleri kapalı öylece yatıyordu. Nabzına dokunduğunda önce atmadığını sandı, tam panikten kendini kaybetmek üzereyken parmaklarının altındaki damar kıpırdandı. Akabinde de zaten kız elini kaldırarak, nabzını yoklayan Bārisa'nın elini çekti. Bārisa büyük bir rahatlama ile olduğu yere oturdu. Ölmemişti, yeni kavuştuğu yeğeni Louise çok şükür yaşıyordu.

Kız yine kendileri için anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Bārisa'da anlamayacağını bile bile,

--- Bunu neden yaptın, diye söylendi.

LÜTUFWo Geschichten leben. Entdecke jetzt