- 13 -

3.7K 240 50
                                    

"Bundan on yıl öncesine gitseydin kendine ne söylemek isterdin? Bir dahaki seansımıza kadar bunu düşünmeni istiyorum."

Kendimi psikolog koltuğunda bulmuştum. Daha doğrusu Burcu'nun zorlamasıyla buradaydım.

Hastane binasının önüne çıktığımda Burcu'nun bankta oturmuş, beni beklediğini gördüm.

Beni görünce gülümsedi ve elindeki iki kahveden birini bana uzatıp "Nasıl geçti?" diye sordu.

Kahveyi alırken "Lisede diyetisyene ilk defa gittiğinde tartılırken göbeğini içine çektiğini söylemiştin değil mi? Öyle bir histi." diye yanıtladım.

Birlikte kıkırdadık.

Burcu liseye kadar kilolarıyla problem yaşadığını bana çok önceden anlatmıştı. Çoğu zaman arkadaşları onunla alay etmiş ve dışlanmış. Sırf kilolu diye zorbalık gördüğü için dayanamayarak lisenin ortasında kendi kendine hırs yapmış ve kilo vermiş. Burcu'nun dış görünüşüne diğer insanlara göre daha takıntılı olmasının sebebi buydu.

Kahvemden bir yudum alırken "Öğleden sonra dersim var, yetişmeliyim. Önce seni bırakayım." diye arabaya yöneldim.

Arabaya bindiğimizde Burcu'nun moralinin bozuk olduğunu hissetmiştim. Nedenini sorsam da bir şey söylemeyip geçiştirdi.

***

Okula geldiğimde hala bakışların üzerimde olduğunu hissetsem de önemsememeye çalıştım ve öğretmenler odasına çıktım.

Öğretmenler odasına girer girmez Esra hoca, müdür beyin beni odasında beklediğini söyledi. Öğretmenlerin yüz ifadelerinden ekstra bir şeyler olduğu belli oluyordu.

Müdürün odasına girince birkaç velinin de odada olduğunu gördüm. Sebebini az çok tahmin ediyordum. Birkaç dakika sonra tahmin ettiğim şeyler, ortaya dökülüvermişti.

Ahlaksız bir kadın öğretmenin, kendi çocuklarına ders vermelerini istemiyorlardı. Veliler, tüm çirkin ve ağır ithamlarını bana yöneltirken sakin kalmak için çaba sarf ediyordum.

"Anlıyorum. O halde neden milli eğitim bakanlığına resmi bir şikayette bulunmuyorsunuz? Bütün veliler imza atarsa daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Aksi halde derse girmekten başka çarem yok."

Sakin bir tavırla tebessüm ederek söylemiştim. Bu yüzden veliler neye uğradıklarına şaşırarak bana bakıyorlardı. Ortam bir anda sessizleşmişti. Bu kadar olgun davranabileceğimi düşünmüyorlardı.

Aslında o an, söyleyecek bir sürü lafım vardı. Ama kime neyi anlatacaktım ki? Anlayabilecekler miydi? Daha doğrusu anlamak isteyecekler miydi?

Eğer onların istediği gibi davransaydım istediklerini elde edeceklerdi. Bu yüzden sakin kalmayı tercih etmiştim.

***

Okul bittikten sonra eve geldiğimizde Burcu evde değildi. Aradığımda ise aramayı meşgule almıştı. Habersiz bir şekilde nereye gitmiş olabilirdi ki? Endişelensem de Erva'ya belli etmemeye çalıştım. Burcu'yu sorduğunda işi olduğunu söyleyerek geçiştirdim. Haberim varmış gibi.

Bir yandan da kendimi Koskoca kadın sonuçta diye rahatlatmaya çalışsam da,  diğer yandan 'Burcu'dan bahsediyoruz' diye tekrar endişeye kapılıyordum.

Kendi içimdeki bu savaşı belli etmemeye çalışarak akşam yemeği yerken Erva'nın "Anne, neden yemiyorsun?" demesiyle düşüncelerim dağıldı.

"Bugün okulda teneffüslerde kahvenin yanında çok fazla abur cubur yedim sanırım." diye gülümsedim ve "Okuldaki durumlar nasıl? Moralini bozmuyorsun değil mi?" diye sordum.

Karadeniz Masalı ~Where stories live. Discover now