- 2 -

7.6K 453 17
                                    

Ankara'ya geldiğimizde sekiz saatlik yolculuğun ardından oldukça yorgun ve uykusuz hissediyordum.

Arabanın dikiz aynasından arka koltuğa baktığımda Burcu ve Erva'nın birbirlerine sarılarak uyuduğunu fark ettim. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.

"Hadi uyanın! Ankara'ya geldik."

Burcu yavaşça gözlerini açmaya çalışırken "Bütün yol boyunca uyudum demek... Hay Allah!" diye silkelendi. Bu, yalandan bir yakınmaydı.

"Seni evine bırakıyorum o halde."

Burcu'nun ailesinin evi, Ankara'nın zengin semtlerinden birindeydi.

İsteksiz bir şekilde "Fark etmez." diye yanıtladı. Ailesiyle ilişkisi pek iyi değildi.

"Bir senedir ailenle yüz yüze görüşmedin. Eminim onlar da seni çok özlemiştir."

Hiçbir şey söylememeyi tercih etti.

Evinin önüne geldiğimizde Burcu, Erva'nın yanağına minik bir öpücük kondurup sakince arabadan indi. Onu evine getirdiğim için bana kızgın olduğunu biliyordum. Lakin doğru olan buydu.

Arabanın arkasından kendi valizini alırken telefonumun titrediğini hissetmiştim. Gelen mesaj, Burcu'nun babası Raşit Bey'den idi.

"Kızımı bana getirdiğin için teşekkür ederim."

***

Evimizin önüne geldiğimizde Erva hala uyuyordu. Birkaç gündür devam eden taşınma telaşesi onu yormuş olmalıydı.

"Bebeğim... Geldik, uyan hadi."

Ankara'daki -babadan kalma- evimizde iki gece kaldıktan sonra Trabzon'a yola çıkacaktık.

Ankara'ya karşı hala kırgın ve öfkeli olduğumu hissediyordum. Bu şehir, bana hatırlamak istemediğim şeyleri hatırlatıyordu.

Evden içeri girdiğimde dayanamadığım o his, katlanamadığım anılar ve acılar... Erva'ya hiçbirini belli etmemeliydim.

Koltukların üzerindeki örtüleri yavaşça kaldırdım. En son geçen sene geldiğimiz için ev oldukça tozluydu.

***

Ertesi gün uyandığımda Burcu'nun babasından bir mesaj gelmiş olduğunu gördüm.

"Bu akşam bize yemeğe gelirsen çok sevinirim."

Gelen mesaj beni şaşırtmamıştı.

Her sene olan bir şeydi. Burcu ailesiyle konuşmaz, birlikte yemek yemez, ya odasından çıkmaz ya da eve uğramaz. Bu yüzden de ben gidersem yemek masasına benimle birlikte oturmak zorunda kalırdı.

Derin bir nefes aldım.

Erva'ya baktığımda yatağında değildi. Anlaşılan çoktan uyanmıştı. Salonda çizgi film izliyordu.

"Ne zaman uyandın? Neden beni uyandırmadın?"

Saat öğlen 12'ydi. Bu kadar çok nasıl uyuyabilmiştim?

"Çok yorgun görünüyordun, kıyamadım anne."

Yanağına bir öpücük kondurdum.

"Benim düşünceli kızım."

Evde yiyecek hiçbir şey yoktu. Buzdolabı çalışmıyordu. Ocağında çalıştığından pek emin değildim.

Kapının çalmasıyla birlikte Erva'yla kıkırdamaya başladık. Kimin geldiğini biliyorduk. Tabii ki de Burcu!

Karadeniz Masalı ~Where stories live. Discover now