- 7 -

6.3K 371 14
                                    

Unutmayın. Neyi görmek istemezseniz, sürekli karşınıza çıkar. Kaçmak istediğiniz sürece o anılar, sizi kovalar.

"Memnun oldum." Sanki beni tanımıyormuş gibi elini uzattı ve yüzsüzce gülümsedi. Onun ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu unutmuşum.

"Öyle mi?" diye sordum ve bende hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim.

"Bu anlamlı soru da ne? Ahmet hocaya karşı bir şey hissettiğini söyleme, sakın. Kendisi taze evli. Hatta geçen hafta evlilik iznindeydi." Esra hanım hafifçe koluma vurdu.

"Öyle mi? Tebrik ederim. İçten dileklerimle." dedim ve devam ettim.

"İzninizle lavaboya gitmeliyim."

Öğretmenler odasından çıktım ve tuvalete girdim. Aynada kendime baktım ve derin bir nefes aldım.

'Geçmişte kaldı, geçmişte...' diye içimden tekrarladım.

Evlenmiş.

Kendimi toparladıktan sonra öğretmenler tuvaletinden çıktım. Kapının önünde bekliyordu.

"Konuşmamız gerek."

"Ne hakkında?"

"Lütfen."

"Bahçeye çıkalım o halde."

Cevap vermesini beklemeden önden yürümeye başladım. Onunla yalnız kalacak şekilde konuşmak gibi bir niyetim yoktu. Bu yüzden kalabalık olan bahçeye çıktım.

Banklardan birine oturduğumda o da arkamdan gelmişti. Tam oturacakken "Ayakta konuş." dedim. Sesim soğuk, sert ve kabaydı.

Yutkundu ve derin bir nefes aldı.

"Selen, geçmişi unutalım. Sadece bir hataydı. Yaptıklarım için çok pişmanım, özür dilerim."

"Pişman? Özür dilerim? Senin yaptığın şey... Bunlarla telafi olacak kadar basit miydi?"

"Neredeyse on üç yıl geçti. Geçmişin gölgesinde yaşamanın hiçbir yararı yok. Sen büyüdün. Ben evlendim. Belki sen de..."

Ayağa kalktım ve "Ne acı... Gerçekten pişman bile değilsin. Hala eskisi gibi yüzsüz ve kibirlisin. Oyunculuk yeteneğin de eskisi gibi harika." dedim ve gittim.

'Güçlüyüm. Eskisi gibi değilim. Evet, büyüdüm.' diye kendi kendime içimden tekrarladım. Belki de o an, hiçbir şey olmamış ve unutmuş gibi yapmalıydım. Umursamaz olmalıydım. Ama yapamadım.

***

Eve geldiğimde odamdan dışarı çıkmamıştım. Ahmet denen o pisliği düşünüyordum. Yıllar geçmişti. Ama onu gördüğümde öfkem yeniden canlanmıştı.

"Ne yapıyorsun? Durgunsun."

Başımı kaldırıp Burcu'ya baktım.

"Hiç. En iyisi yemeği hazırlayayım." dedim ve ayağa kalktım.

"Enes'i düşünüyorsan, ben sanırım tahmin ediyorum."

Gerçekten düşündüğüm şeyi unutup "Neyden bahsediyorsun?" diye sordum.

"Ben geldiğimde odanın önünde oturmuş, hasta belgene uzun uzun bakıyordu."

"Yani?"

"Bekar yazan kısım işte." dedi ve devam etti. "Büyük ihtimal dul olduğunu düşünüyordu."

"Ne fark eder? Ha bekar, ha dulum."

"Bir kızın var."

Derin bir nefes aldım. Çok güzel. Belki de şu an kolay lokma görülüyordum.

Karadeniz Masalı ~Where stories live. Discover now