- 1 -

14.9K 576 25
                                    

Elimde tuttuğum tayin kağıdına bakarken derin bir nefes aldım. Bu basit bir tayin değildi. Bu benden alınan bir intikamdı.

"Her zaman Erva için en doğrusunun bu olduğunu söyledin. Peki ya senin için doğru olan ne? Belki de Erva gerçekleri bilseydi, bu yalanların hiçbirini istemeyecekti."

Burcu'nun şu an söylediklerinin beni düşündüğü için olduğunu bilsem de, istemsizce sinirliydim. Onu üzmek istemiyordum.

Burcu, benim en yakın arkadaşım. Hatta sırrımı bilen tek insan da diyebilirim. Onunla hiç tanışmamamız gereken bir yerde tanıştık. Sonra da birbirimizi asla bırakmadık.

Dışarıdan zengin ve gösterişli bir ailenin kızı olduğu için muhteşem bir hayata sahipmiş gibi dursa da, durumunun farklı olduğunu sadece ben biliyorum.

O ise, her zamanki gibi aldırmadan sözlerine devam ediyordu.

"Bekar bir anne olduğun için bu karşılaştığın kaçıncı zulüm? Bu etiketi alnına sen yapıştırdın."

Tayinimin sebebi, öğrencilerimden birisinin babasını reddedişimdi. Bekar bir anne olduğum için kolay lokma olarak görülmüştüm. Bu yüzden de reddedilince öfkeyle bütün tanınmış siyasi güçlerini kullanmıştı.

Sakin kalmaya çalışarak "İzmir'den sonra belki de Trabzon hepimiz için güzel bir değişiklik olur. Bunu dünyanın sonuymuş gibi neden görüyorsun?" diye tebessüm ettim.

Burcu'nun gözleri aniden parlayarak "Bende mi geliyorum?" diye sordu. Aslında bu gereksiz bir soruydu. Bunca zamandır nereye gitsem beni takip etmişti.

"Gelmiyor musun?"

Birlikte kıkırdamaya başladık. Zirâ bu sorunun oldukça gereksiz olduğunu ikimizde biliyorduk.

Burcu, Fransız dili ve edebiyatı mezunu olmasına rağmen çalışmak yerine genelde baba parası yemeyi tercih edenlerdendi. Babası büyük bir şirketin sahibiydi. Ara sıra kendi şirketlerinden mail yoluyla gelen ingilizce ve fransızca yazıları çeviriyordu sadece.

Erva'yı kontrol etmek için odasına girdiğimde mışıl mışıl uyuyordu. Uzun zamandır anneymişim gibi davrandığım için artık öyle hissediyordum sanırım. Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Adeta bir melek edasıyla uyuyordu.

Odadan tam çıkacakken "Anne..." demesiyle döndüm ve ona baktım. Bana her -anne- deyişinde yıllar önce ilk defa -anne- deyişi, adeta anılarımda canlanıyordu.

"Birlikte uyuyalım mı?"

Gülümsedim ve hiçbir şey söylemeden yanına yattım. Hafifçe saçlarını okşamaya başladım.

Erva, saçlarının okşanmasını veya saçlarıyla oynanmasını çok severdi. Bende severdim. Bu yüzden bazen de o benim saçlarımı okşar veya saçlarımla oynardı.

Bana sımsıkı sarılmıştı. Onu gerçekten çok seviyordum. Lakin kız kardeşim olarak mı, evladım olarak mı... Bazen ben bile ayırt edemiyordum. Bu oyuna inanmıştım.

Anne, baba. Güzel bir çocuk yetiştirdim, değil mi? Umarım yaptığım şeye kızmıyorsunuzdur. Erva'nın hayatı boyunca anne-baba hasreti çekmesinden ise, en azından birisinin varlığını hissetmesini istedim. Lütfen bana hakkınızı helal edin ve Erva'yı her dâim koruyun.

----- Yedi Yıl Önce -----

Her klasik üniversite öğrencisi gibi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatilini haftasonuyla birleştirip Ankara'ya ailemin yanına gelmiştim.

Karadeniz Masalı ~Where stories live. Discover now