Gece ஜ6

127 12 201
                                    

[Hepimizin, olabildiğince çabuk uykuya dalarak kaçmaya çalıştığı bir vicdan azabı vardır. ] ●Franz Kafka

PANZEHİR İÇİN ŞARKI ÖNERİSİ:

~~~~~

Masaya yaslanmış ve kollarını birleştirmişti yorgun adam. Uyuşmuş omuzlarını hareket ettirdi, kollarını gevşetti. Cebinden paketi çıkarıp bir sigara yaktı seri hareketlerle. İçine çektiği nikotin dolu nefesle birlikte yine kadına dikti gözlerini. Uykusuzluğun gözbebeklerine harmanlanmasına rağmen kadına bakıyordu uzaktan. Mental olarak oldukça yorgundu ama bunu güçlü duruşuyla saklıyordu benliği. Mimiksiz yüzüyle olan biteni polise anlatıyor, az evvel Engin' in yaptığı gibi ifadesini veriyordu kadın. Ara ara polisin arkasındaki Engin' in bakışlarına karşılık vermek istese de kendine hakim oluyordu. Polisler ve sağlık çalışanları tarafından adeta gecenin kahramanı seçilmişti. Yaralı kız, Azra sayesinde şimdi daha iyiydi ve arkadaşıyla birlikte hastaneye kaldırılmıştı. Tek yarası olayın şaşkınlığı ve korkusu olanların ifadesi kafede alındı. Yaralı olanlar, ambulansın gelmesiyle apar topar hastaneye yetiştirilmiş; ifadeleri sonraya ertelenmişti.

Bir iki polis mekanın fotoğraflarını çekiyor, notlar alıyordu. Azra' nın da polisle küçük görüşmesi bitmiş, kafenin bir ucundaki topuklularını ayağına geçirmiş, gereksiz övgüleri samimiyetsiz bir baş sallama ile kabul etmiş ve bunca olandan sonra bunaldığını hissetmişti.

Aslında sırlarla ve planlarla örülü muhtelif bu gece, birkaç nefesi soldurmuş, birkaç nefesi hızlandırmıştı. Kimi kalpler, bu gece yüzünden durmuş; kimi kalpler de daha hızlı çarpmıştı.

Bazen ay ışıltısı bile omurganızdan kürek kemiklerinize kadar uzanan gerginliği azaltmaya yetmez. Ay ışığını, geceyi ne kadar çok sevseniz de bu gecede ruhunuzu dinlendiremez. Bu gece de öyle bir geceydi.

İsterse Ay gelsin, yeryüzüne insin tüm ihtişamıyla... Bu eşsiz manzaraya aşık olsan bile unutamazın bu gecenin izlerini... Zihnin bu kaseti başa sarıp durur, aynı acıları ve kayıpları tekerrür eder sürekli. Silahlar kulaklarında patlar yine. Silmen mümkün değil. Kabuslarının, tüm senaryosunun bu geceden ibaret olduğu gecelere hazır olmalıydı buradakiler.

Garson kılıklı biri, uzaktan Engin ve Azra' yı gözlemliyor, örgütün başındakine talimat vermek için bilgi topluyordu. Ne polis farkındaydı, ne de Azra ve Engin... Beden dili oyunculuğunu konuşturuyor ve oldukça korkmuş gibi görünüyordu adam... Herkesten önce ifadesini verse de gitmemişti. Kenarda elinde öylesine tuttuğu bir süpürgeyle olan biteni izliyordu sinsice.

Ay' ın ışığı, kirli insanların küflü düşüncelerini ve planlarını arındırmıyordu. Gecenin zift karası onların kalbine ayna tutuyordu.

Saat epey geç olmuştu. Kargaşa esnasında Azra' nın fark etmeyip yere düşürdüğü telefonu defalarca titremişti. Kamera görüntülerini ele geçiren Burak, tüm olan bitenden haberdardı. Barmenliğe ara verip arkadaşına devretmiş, kenarda dizlerindeki bilgisayarıyla ilgilenerek içkisini yudumluyordu. Yarım saattir endişe adlı bir kurdun içini kemirmesine izin veriyor, Azra' nın nasıl olduğunu merak ediyor, motoruna atlayıp yanına gitmek istiyordu. Kameradan izlerken oradaymış gibi korkmuştu. Saldırıyı izler izlemez ambulansı ve polisi arayıp o kafeye gitmelerini sağlamıştı. Oraya gitmek ve Azra' yı oradan çıkarmak istiyordu. Geçecek her şey, öfken dinmeyecek belki ama hafifleyecek demek istiyordu.

Oysaki Azra' nın bu konuda kesin kuralları vardı ve daha öncesinden konuşulan bu kurallara uymak zorundaydı Burak. Ne olursa olsun Azra' nın her durumun üstesinden gelebileceğine inanmalı ve ona koşulsuz güvenmeliydi. Öyle de yaptı. İnandı, güvendi; yerinden hareket etmedi. Lakin onun için endişelenmeden edemedi ve telefonuna ardı arkası kesilmeyen cevapsız çağrılar bıraktı.

PANZEHİR Where stories live. Discover now