Mürekkep ஜ 3

473 65 1.1K
                                    


Bölüm şarkısı; Emre Özkan- Tecavüz Edemezsin

Şarkıyı dinlemek için bekleyin lütfen. Açmanızı söyleyeceğim gereken yerde.

[İnsan yazarken sadece anlaşılmak değil, muhakkak ki aynı zamanda anlaşılmamak da ister.] ●Friedrich Nietzsche

~ ~ ~

İntikam ateşini harlayan bir nefret uğruna bu günden sonra herkes piyondu. Kendini kral sanan herife ulaşmak için piyonların arasından geçmek gerekiyordu ve en küçük piyonu eleyip bir sonrakine geçmek için müthiş bir istek vardı kadında.

17 yaşında ilk adam öldürdüğündeki ruh ile; suçsuz yere iki sene hapis yatıp dört duvar arasından çıktığındaki ruh kesinlikle aynı değildi.

Gökyüzüne bakmaktan mahrum kaldığı zamanlardaki gecelerde ruhu zaten katran karası geçmişine boyun eğmişti ve şimdi boyun eğme sırası onlardaydı. Zarif parmaklarıyla gözü kapalı oynayabilirdi artık satrancı.

Hiç acımadan onlarca bedeni ruhsuz kılmıştı defalarca, yine yapabilirdi.

Kadınlar ve çocuklar hariç... Bunu ne olursa olsun yapmamaya yemin içmişti; onun kitabında masumlara dokunmak yoktu.

Genç kadının bir bakışıyla emrini yerine getirip arabayı barın önüne getiren görevli adamın, hayran ve korku dolu bakışları eşliğinde şoför koltuğuna ilerledi kadın. Zerafetini de kuşanmıştı aynı zamanda. İçerdeki onca sese rağmen topuklularının bar sokağında yankılattığı tok sesin, kapıyı açmak için duraksadığında kesilmesi; kadının düşüncelerinin daha da yoğunlaşmasına sebebiyet vermişti. Arabaya binip çalıştırır çalıştırmaz camı açtı ve gaza basmadan üç bilemedin dört saniye önce kadar bir sürede gözleri çevresini taradı.Issız sokak yalnızlığına kaftan biçerken çevik bir hareketle arabaya atladı.

Hemen ardından, bir sigara izmaritinin ucundaki ateşi göz bebeklerindeki harelerde taşırken bar sokağını gerisinde bıraktı. Ani bir hareketle gaza yüklendiğinde siyah araba dümdüz kaygan yolda avına saldıran bir panter misali öne atıldı.

Araba otobandaki yerini hızla alırken kadının düşünceleri gürültülüydü lakin bu süre zarfında arabanın içindeki sessizlik ebedi gibiydi sanki.

Sessizliği yudum yudum içti.

Birazdan arabadan inince sessizliğe muhtaç olacaktı ama ruhunu geçmişten gelen bir nefretin gücüyle doyuracağı aşikardı.

Arabaları hızla geçerken düşüncelerinin avına takılan tek şey bardaki adamın yüzüydü. Buna olanak vermiyordu, bir bakışla bu kadar duygu curcunası bu güçlü kadına bile fazla gelirdi. Süratle yolda ilerleyen arabanın bir saliseliğine kontrolünü kaybetti. Sarsılan arabayla birlikte düşüncelerininde oradan oraya savrulduğunu hissetti. Bu ona iyi gelmişti. Şu an düşünmemek en iyisiydi.

Ayların peydahlandığı yıllarda ruhunun odasında sönük lambalı intikam sevinci geziyordu kadının. Şimdi bu sevinci söndürme ihtimali olan minicik bir duygu kırıntısına bile büyük bir inatla karşıydı.

Sessizliğe susamıştı daha şimdiden. Oysaki kendi yaptığı gürültüyü severdi daima, bundan tatmin olurdu lakin şuan kendi düşüncelerinin oluşturduğu acı sesten hiç hoşnut olmuyordu.

Aklında koca bir kitabın hızla kendi kendine çevrilen sarımtırak sayfalarının hışırtısı yankılanıyordu. Okuduğu bir kitap sessizliği gürültülü bir müziğe benzetmişti. Hatta bu kitapta zihninin altını çizdiği bir cümle vardı; avucundaki kelimelere karışmış sayfaların satırlarında... Yine yarım bir cümle...

PANZEHİR Where stories live. Discover now