Sigara ஜ 2

561 104 1.5K
                                    

[Bir kitap, içinizdeki donmuş değerleri parçalayarak bir balta olmalıdır.] Franz Kafka

Bölüm şarkısı; thirty seconds to Mars- Dangerous Night
~
İLAHİ BAKIŞ AÇISI: (Yazardan)

Kararlılık...

Kilit noktaydı, anahtar kelimeydi genç kadın için. Odanın duvarında gerçek zamandan bi' haber olup bozulmuş saat bile artık zamanın geldiğini fısıldıyordu tik taklarıyla. Telefon görüşmesinin ardından birkaç saniye geçmesine rağmen bu zamanın ne denli uzun sürdüğünü merak etti içten içe. Artık bu odadan çıkıp senelerdir uygulayabilmek için kendini yetiştirerek ilmek ilmek düşündüğü planın, ilk zincirini koparmak için emin adımlarla kapıya yöneldi.

Onun için uzun süren bu birkaç saniye bile geç kalmışlık hissiyle dolup taşırdı ruhunu ve rakamları parçalamak, yok etmek istedi. Beklediği yıllardan hesap sormayı bile diledi ama neyseki artık zaman gelmişti. Kapıyı açıp adımını atacakken duraksadı ve yan dönüp aynalı masanın üzerinde duran bir bardak soğuk suyu aldı eline.

Kan kırmızısı dudaklarının kuruluğuna meydan okumak istedi önce. Bugün meydan okumalarının çokça olacağı bir gün olacağını belli edercesine...

Önce dudaklarına sürer gibi değdirdi bardaktaki suyu kırmızısına. Biraz sevişti tutku ve saflık...

Daha fazla zaman kaybetmeden kana kana içti sonra suyu. İçini yakan nefreti bir kenara bırakın yüreğinde yanıp kül olmuş kelebeğin ateşini bile dindirmesini istedi anlık olarak. Belki o zaman geçmişini anımsarken veya gizli gizli kimseden habersiz kağıtlara anlatırken; sözcükleri daha berrak, hisleri daha az can yakıcı olabilirdi. Belki de su nefretine can suyu olur büyümesini sağlayarak kadını daha güçlü kılabilirdi.

Güçlü hissetti. Ama geçmişine; içindeki kanat çırpmayı unutmuş kelebeğe, bir etkisi olmadı.

Aldırmadı.

Vücudunu yeni bir ten gibi sarıp sarmalayan siyah dar elbisesinin, sert ve korkusuz bakışlarının, duruşunun, en önemlisi kadınlığının varlığına tutunarak başını dikleştirdi.

Silahlanmasına gerek yoktu. Bir kadın olarak en güçlü, en etkili silah zaten kendisiydi. Bunun daima bilincinde olmuştu, bu geceye damga vuracak kadın.

Özgüvenliydi.

Topuklu ayakkabısının tabanında daim bulunan çakının varlığına ihtiyaç duymuyordu hiçbir zaman. Yine de o çakıyı yanından ayırmak istemiyordu. O çakının keskinliği onun için özeldi. Bir kadın olarak onu en güçlü silahının altında saklıyordu ve onunla geçmişini, kabuslarını bıçaktan geçirip lime lime etmesi şarttı.

Öyle de yapacaktı.

Kapıyı açıp uzun koridora adımını atar atmaz duvarın tavanındaki loş kırmızı ışık merhaba dedi sert hatlarının çekici durduğu yüzüne. Loş ışık kırmızı, yeşil ve sarı arasında git gellerini sürdürürken attığı her adımda kadının yüz ifadesi daha sert oluyordu.

Uzun koridoru topuk tıkırtısı eşliğinde geçti. Bara inmesine yalnızca bir kat kalmıştı. Şuan bulunduğu koridor ve koridordaki kapılar ona iğrenç geliyordu. Duvarların sağlamlığından dolayı pek fazla işitmese de gelen sesler midesini bulandırdı. Hızlı adımlarla uzun merdivene yöneldi. Merdivenin başına geldiğinde karşısındaki büyük localarda oturan birkaç tanıdığın selam verme çabasını ve kendinden korkan onlarca göz tarafından dikizlenmesini umursamadı.

Umursamadığı tek şey bunlar değildi elbet. Aldığı nefesle birlikte aşağıya inmek için merdivenin ilk basamağına attığı koca adım sayesinde açılan derin yırtmacıda kapatmaya çalışmadı. Üzerine bir yılan derisi misali oturmuş dar siyah elbisesinin baldırındaki yırtmaç mekandaki birçok erkeğin yutkunmasını sağlamıştı.

PANZEHİR Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt