Benim için gerçek bir kadının yalnızca iki rengi olmalıydı. Siyah ve kırmızı. Yalnızca bu iki rengin ihtişamını taşıyabilen kadınların kadın gibi olduğunu düşünüyordum. Siyah, kadının sırlarını kapatmalı; kırmızı ise, cesaretini gözler önüne serip onu tehlikeli ve ölümcül kılmalıydı biz kadınları. Yıldızlara bakıp hayaller kuran, Ay' a veyahut Güneş' e sevdalanan, gökyüzünün açık mavisine aşık kadınlardan değildim zaten. Kayan yıldızla dilek tutmazdım... Beklentiler için uykusuzluk çekmez, gecelerce düşünmez, yarınlar için tozpembe umutlar beslemezdim. Hayallere, umutlara dair cümleler yoktu kitabımda. Gözüme kestirdiğimi çekip alır, gözden çıkardığımı hiç acımadan harcardım. Kimi zaman ölüm en hafifi kalırdı yapabileceklerimin arasında. Kimi zamanda en çok yalvarttıranı. Ben buydum. Azra Duman. Soyadımı kullanmama gerek kalmadan kurbanımın nefesini kesebilirdim zehrimle. Bir sarmaşık gibi boynuna dolanırdım, müthiş bir zevkle kana bulayacağım listemdeki kişilerin. Sessiz sakin kıvrıla kıvrıla avına sinsice yaklaşan zehirli yılan misali... İhtişamına ve ürkütücülüğüne hayran bırakıp karşısındakinin aklını çelen ve sonrada o zihne tamamıyle çöken siyah asil bir panterdim belkide. Acımazdım. Ruhsuzdum. Şeytanı bile bazen şaşırtsamda ortak ederdim planlarıma. En önemlisi, hatta en güçlüsü ben kadındım. Ruhumu şeytana satan ben değildim ve satanın ruhunu da, bedenini de ele geçirene kadar durmayacaktım. Gerekirse koskoca Akdeniz' i dolduracak kadar kan akıtacaktım. Öldürecektim. Çaresizce yalvaran bakışları memnuniyetle dakikalarca izleyecektim. Ve bundan zevk alacağımdan da emindim. Kimi zaman günahın rengi olup siyaha boyanacaktım; kimi zamanda şehvetin rengi kırmızıya bulunacak; kırmızıyla sevişecektim adeta.
9 parts