Jack'in ölümü

150 12 7
                                    

Duvardaki şifreyi, Kesha açarken ezberlemiştim. Bu yüzden kolaylıkla, sığınağa girebildim. Jo ve Payton koltukta yayılmış televizyon seyrediyorlardı. "Hey, çocuklar anlaşılan bir kaç gün burdayım." demiştim. Jo başladı "Bu harika."
"eğlenicez."
"bu arada, kızlar nerde." Payton cevapladı. "Mutfakta, yemek olmayan ama yemek dedikleri tuhaf şeyi yapıyorlar." evet, burada bir mutfak bile vardı. Havalı değil mi?
"Oh, pekala." sırtımdaki çantamı odama yerleştirip (atıp) mutfağa indim. "Aman tanrım bu koku? Bir şey yanıyor." konuşan Laura'ydı. Ben devam ettim "hey! durun yardım edeyim."
"Lucy! Gelmişsin." dedi Kesha "tabiki!" böylece mutfakta yemek (nükleer atık) çalışmalarına başladık.

Aradan bir saat geçmişti, yemeklerimiz mükemmel oluyordu...emin olabilirsiniz! Payton ve Jo mutfağa gelmişti. Jo "acıktım!" dedi karnını tutarak. Ve Payton devam etti "fırındaki muz mu? Tencerede neden tuzluk var?"
tabiki ben cevapladım "aslında, o uzun bir hikaye..."
Laura "Payton, pizza söyle." dedi umutsuzca
"bu en doğrusu olacak." diye devam etti Kesha.
"Peki ya benim beyaz çikolatalı haşlanmış bezelye parçacıklı patates pürem?!" hepsi gözlerini kısarak bana baktı. "Pizzacının numarasını bilen?"

"Imm, Bu pizza bir harika!"
"sakin ol Lucy."
"napayım Payton, çok güzel."
"Bu arada Leo nerde?" dedi Jo
"aşağıda çalışıyordu en son." dedi Kesha.

Yemeği bitirmiştik.
"Dışarı çıkacağım." patenlerimi giyindim ve kapuvar dan geçtim. Kapuvar, anladınız mı? Kapı duvar....neyse! Ara sokaklardan geçiyordum, polisler etraftaydı. Annenizin ve babanızın aranan, büyük suçlular olması ne zor şey! Bi taraftan eğlenceli, özellikle işin içinde sırtlanlar ve Cassie adlı bıçaklar varsa.

Bir sokakta dinlenmek için durdum, duvara yaslanmış soluk alıp, veriyordum. O sırada bir ses geldi, "güzelim, ne işin var senin buralarda?" "ha?" ne diyordu bu moruk.
"senin gibiler buraya pek gelmez." kafamı kaldırdığımda, büyük bir ihtimalle kafayı bulmuş bir adamla karşılaştım. Adam ilk önce, bana dokunmaya çalışmıştı, "dur bakalım! Kimse Lucy'den izinsiz Lucy'ye dokunamaz."  adama yumruğu geçirmiştim.
"Bu bana dokunduğun için!" sonrada erkekliğine tekmeyi atmıştım.
"Bu saçımı bozduğun için!" ve tekrar yüzüne yumruk geçirmiştim.
"Bu da, canım istediği için!" elerimi birbirine çarpıp,
"işte şimdi ödeştik, görüşmemek üzere." deyip, oradan uzaklaştım. Ahh! Şu sarhoşlar. Bir markete girdim, sadece küçücük minicik iki beyaz çikolata ödünç alacaktım. Kimseye fark ettirmeden, ikisini de cebime indirdim. Imm, şimdiden tadınız çok güzel. Çikolatamla marketten çıktık. Tadını çıkararak, kaldırımda gidiyordum. Kestirme olduğunu düşündüğüm bir ara sokağa sapmıştım, bomboştu. Tabi o siyah arabalar gelmeden önce, bomboştu. "Harika!" beyaz çikolatamı mideye indirip, kollarımı sıvadım. Üç araba vardı, yani zor olmamalıydı. Önce sarhoş şimdi bu mu?
Tabi adamların, birbirinden iyi silahları vardı, bir bıçakla mı yetinecektim! En iyisi bu sefer kaçayım, önüme çıkan bir kaç adamı yere serdim. Şu an tek yapmak istediğim, buradan kurtulmaktı. Bir rahat bırakın yaa!
"Hey küçük kız!" bi bir dakika! O adam Jack'i mi almış!? Bu arada, jack beyaz çikolatam, yani erkek mi kız mı olduğundan pek emin değilim. Marketten (ç)aldığım. İyice sinirlenmiştim.
"Jack! Seni kurtarıcam bebeğim." deli (gibi) koşup adama saldırdım, zaten birkaç kişi kalmıştı.

Biraz sonra hepsi yerdeydi, bir dakika...Jack! Olamaz, o öldü! Yerdeydi, "hayır!" onu elime alıp ağlamaya başladım,
"daha çok gençti! Pis sıçanlar." yavaşça yerden kalktım, Jack hala elimdeydi. Yerde yatan adamlardan birinin üstüne intikam için tükürdüm. Yavaş ve üzgün bir şekilde üste doğru paten sürüyordum. "Seni hiç unutmayacağım Jack." kaduvar dan geçtikten sonra, bizimkilerle karşılaştım.
"Lucy! Neden ağlıyorsun?" demişti Kesha.
"Kesha! O öldü..." "kim?!" demişti Laura.
"Jack" dedim daha da ağlayarak.
"Jack de kim?" diye sordu Jo.
"Beyaz çikolatam!" diye çıkıştım. Ardından Leo "aptal." diye mırıldanmıştı.
"Lucy, iyi olduğuna eminsin değil mi?" "evet, şimdi izninizle. Onu gömmeliyim." ağır ağır odama çıktım. Ardından, Jacki bir kutunun içine koydum ve bahçeye indim. Jo da benimleydi, onun değerini biliyor. "Senin adına üzüldüm Lucy, o iyi bir çikolataydı."
"evet Jo, o çok iyiydi." dedim, onu toprağa gömerken. Ardından, kalktım ve üstümü sirkeledim. Jo da içeri giriyordu, koşarak salona girmiştim. "Lucy, yarın sana bir görev var." demişti, Kesha. "Neymiş o?"
"bir iş adamı, onu yola getirmen lazım. Anlarsın ya." demişti, Payton. "uzmanlık alanım." demiştim, muzip muzip gülerken. "Harika, benim yapmama gerek kalmadı!" demişti Laura.
"Bu arada, bu gün bir kaç kişi bana saldırdı. Jack'i öldürdüler. Endişelenmeyin, hepsini hakladım. Fakat, neden durup duruken saldırdılar?" demiştim, merakla. "Bir sürü düşmanımız var, bir şekilde senin çeteye katıldığını öğrenmiş olmalılar." diye cevaplamıştı, Payton. "Bu sorun olmaz." demiştim.

Aradan bir saat geçmişti, Jo ve Leo playstation oynuyordu. Laura, yarın ki iş adamı için görüşme ayarlıyordu. Payton, ben ve Kesha koltukta yayılıyorduk. Bir an aklıma şeytani, bir fikir gelmişti. Payton'un kulağına uzandım ve "Pay, sence Kesha senden hoşlanmıyor mu?" diye fısıldadım. Bir an yüzü kızardı ve kala kaldı.
"B-bilmem." dedi tedirgince.
"Bence şansını denemelisin." dedim daha sessiz, bir şekilde.
"N- ne demek istiyorsun?
"Yani, yakın bir zamanda teklif et diyorum şapşal."
"Lucy!" herkez bir an bize döndü.
"Ne oldu?" diye sordu, Kesha meraklı gözlerle. Bende dedim ki "Kesha! Payton dedi ki, seni seviyormuş ama söylemeye çekiniyormuş. En yakın zamanda sana çıkma teklif etmek istiyormuş." dediğim gibi koltuktan fırladım. Tanrım, eğer oradaysan ve meşgul değilsen koru beni. İkisinin de yüzü kıpkırmızıydı ve aynı anda dediler ki "Lucy!" bu benim adım. "Rica ederim." dedim. Merdivenlerden hızla çıkarken. Görev tamamlandı, sıradaki görev odamdaki beyaz çikolataları sömürmek.

>·°Küçük Quinn°·<Where stories live. Discover now