İlk görev

178 12 2
                                    

Yastık kavgasının ardından, havada tüyler uçuşuyordu. En sonunda bitirmeye karar vermiştik.
"Kızlar, bunu sık sık yapmalıyız." demiştim nefes nefese. Kesha lafa başlamıştı.
"Katılıyorum, nerde kalmıştık? Payton." demişti Lauraya bakarak.
"O gurubun dehası, geeçekten benim kurtarıcım. Laura, her zaman en aptaldır."
"hey! Doğruları söyledim diye bana kötü davranma."
"pekala, o herzaman moda kraliçesidir."
"bu daha iyi." diye cevapladı Laura tatmin olmuş bir ifadeyle.
"Ben dost canlısı biriyimdir, sevdiklerime karşı. İtiraf etmeliyim ki manipülasyonu severim, bu arada paten kaydığını duymuştum. Bu işe yarayabilir. Son üye, Leo. O çok soğuk bir kişiliğe sahip, en yumuşak yüzünü kimsenin gördüğünü, sanmıyorum. Fakat bize karşı iyidir, yani en azından öldürmez korkma. Ondan pek haz etmediğini biliyorum, ama Denis'in gitmesi onun için zordu. Denis onun kardeşi gibiydi, çok küçükken tanışmışlardı. Leo'nun annesi, o sadece iki yaşındayken öldü. Babası ise annesinin vefatı ardından, onu terk etti. Denis hep onun yanında oldu, onu çok severdik." birden ortalığı, derin bir sessizlik kaplamıştı. Bu sessizlikten hoşlanmazdım, çok ciddi kalabilen biri değilimdir.
Sessizliği bozan ben oldum. "Denis... neden ayrıldı?" ikisi de biraz rahatsız olmuştu. Sonra Laura başladı. "Onu, yaklaşık iki hafta önce kaybettik. Leo'yu vuracak olan kurşunun önüne atladı. Yani onun da biraz etkisi var. Leo hala şok etkisinden çıkamadı. Bazen bizi korkutuyor, yani kendine zarar vermesi manasında. Kötü bir durum"
Hm, bu, biraz üzücü. Sanırım. "Ben-" birden elektiriklerin gitmesiyle, hepimiz çığlığı basmıştık. Erkekler çığlığımızla odaya dalmıştı. "Sakin olun, Öyle çığlık attınız ki Anastasia geldi zannettik." demişti Payton. Ben konuşmaya (anırmaya) başlamıştım "o da kim? Y-yoksa beyinlerimizi yiyip dişlerimizden kolye yapmak isteyen tek gözlü simsiyah keskin dişli koca pançeli dev canavar mı?!" hepsini tek nefeste söylemiştim. Herkez tiptip bana bakıyordu tek cevap verebilen, sırıtan Leo olmuştu. "Korkak." pek..iyi bir cevap değildi. Ama sessizlikten iyiydi. Kesha'nın korkuç bakışlarından sonra göz devirip sırıtmayı bırakmıştı. İlk Jo odadan çıkmıştı, ardından diğerleri. "Pekala korkmayın, odamda bir kaç silah var." demişti Laura yatağın altını işaret ederek. Ardından (zor olsada) uykuya dalmıştık.

Sabah uyandığımda....dünya ters dönmüştü! "Biliyordum! Canavar beni yedi ve şu an onun karnından dünyaya tepetaklak bakıyorum değilmi?- Yoksa beni alt kanaldan mı boşaltıyor? hayır daha kötüsü! Canavar geldi ve dünyayı ters çevirdi?!"
"yataktasın apt-"
"ha? Leo senide mi yedi?! Olamaz hayatım boyunce seninle burda yaşıyamam!" yatakta tepetaklak olduğumu, anlamam ve kalkmam biraz zaman almıştı. "Çabuk ol ve hazırlan, aşağıda seni bekliyorlar."
"teknik olarak seni de?" göz 'devirdi' ve odadan çıktı. Sandalyede duran kıyafetlerimi, aldım ve üzerime geçirdim. Saçımı, başımı düzeltip odadan çıktım. Kat bomboştu, aşağı indiğimde ise sadece Payton vardı. "Payton, nereye gittiler?"
"dışarıdalar, bu gün ilk görevine çıkacaksın hazır mısın?"
"tabi, ama bir kaç silah iyi olurdu." "zaten onun için buradayım. Beni takip et." böylece, alt kata yani bodruma indik. Kesha burayı göstermemişti.
"Burası, çalışma salonumuz, yani burada kendimizi geliştiriyoruz. Ayrıca tüm silahlarımızı burda saklıyoruz."
"vaov! Şu tabanca, muhteşem. Payton, onu alabilirmiyim?"
"tabi, çetenin malı senin malın."
"harika, yanımda bir bıçak var, bu tabancayla bana yeter." zıplaya zıplaya tabancayı aldım. Ardından, yukarı çıktık. "Bir suikast düzenleyeceğiz, yaklaşık yarım saat sonra limana bir gemi gelecek. İçinde bir sürü silah var, silah tedariği yapıyorlar. Müşterimiz hepsini istiyor. "
"harika, kolay olucak." arkamı dönüp, kapıcan çıktım. Pek kapı sayılmasa da.... Herneyse, dışarı çıktığımızda...motorlar! Aman tanrım, çok güzeller. "Yeşilli morlu benim olsun lütfen lütfen lütfen!"
"atla hadi."
"yupppi!" hemen motora atladım, bu bebeğe alışabilirim.

Bir limana gelmiştik, limana bir gemi yaklaşıyordu. Hepimiz motordan indik, sonra Laura konuştu. "Sanırım birazdan burada olur." Payton devam etti. "Silahları kamyona yükledikten sonra saldırmalıyız." ve Kesha başladı "pekala, biraz bekleyelim, ardından Laura gidip adamları oyalasın. O sırada Payton, kamyonun kilidini açar. Jo ve ben silahları bizim arabaya yükleriz (yanlarında ek olarak, Jo ile araba getirdiler.) Lucy sen Leonardo'yla adamları indirirsin." Aman, karışık plan...ama, oldu bilin. Laura adamların yanına gitti. "Afedersiniz? Buradan en yakın hastane nerde acaba, bileğimi burktum da." o sırada Payton kamyonun kilidini söküyordu, elinde bir takım aletler vardı, oldukça teknolojik görünüyorlardı. En sonunda sökmeyi başardı. Jo ve Kesha malları almak için oraya gittiler. Biz Leo'yla uzaktan ateş açtık. Leo birden bire beni kendine çekti "dikkatli ol." "saol." kafamın üstünden bir kurşun uçmuştu. Bay turşu surat beni kurtarmıştı, herneyse belki ilerde bunun karşılığını verirdim.
Diğerleri de ateş açtığında, sayı çoğunluğuyla adamları yere sermiştik. "İlk görevini başardın Lucy." dedi, Laura.
Ardından Jo konuştu. "Bu pankek yemeye gidiyoruz demek mi?!" soruyu ben cevapladım.
"Pankek severim ama, eve dönmeliyim. Bensiz gidin, iyi eğlenceler."
Kesha "yarın mutlaka gel!" demişti. "denerim." motoruma atladım ve eve doğru yola çıktım.

Motorumu, bahçedeki korumalara teslim edip, önce cebimden beyaz çikolatamı çıkarıp, sonra ise tadını çıkardım. Tadın neden bu kadar güzel olmak zorunda!?İçeri girdiğimde, annem biriyle hararetli bir konuşma yapıyordu, en azından karşı taraf için hararetliydi. Beni gördüğünde silahı yere bıraktı (attı) ve konuştu. "Ah çöreğim gelmişsin."
Yuktundum, "anne, sana bir şey söylemeliyim."
"Bu kötü bir haber mi."
"Ben dd'ye katıldım!"
"ne!? Tatlım bu harika! Bunu kutlamalıyız, hadi babana söyleyelim." yukarı babamın ofisine çıktık. Kan kokuyordu. "Pudingim! Lusy'miz ilk çetesine katılmış."
"iyi." umrunda değil, değil mi baba. "Mrs. J hadi ama, bebeğim, o bizim minik çöreğimiz."
"harley, çok meşgulum."
Tek kelime etmeden odadan çıktım, sonra aklıma bir fikir geldi. Bir kaç gün bizimkilerle kalsam? Tekrar içeri girdim. "İuw! Kesin şunu." Vay be baba, ne kadar meşgulmüşsün. öpüşmeyi bıraktıklarında, lafa başladım. "Birkaç gün arkadaşlarımla kalabilir miyim?" "tabii, benim için sorun değil. Değil mi pudingim?"
"kesinlikle." dedi babam yüzüme bakmadan.
"saolun sizi seviyorum." odadan çıktım. Kendi odama doğru ilerledim. Bir çanta çıkarmıştım, içine bir kaç kıyafet, beyaz çikolata, şanslı kolyemi, biraz daha beyaz çikolata ve bay Bernie'yi koydum. O benim peluş kunduzum, üstelik pembe bir tütüsü var! Aslında annemindi, ama bana verdi. Çantamı sırtıma taktım ve aşağı indim.
Bruce kapıda duruyordu, "selam benim tatlı sırtlanım, hanimiş Bruce, hanimiş minik çikolatam." onunla vedalaşıp bahçeye çıktım. Patenlerim orada kalmıştı, bende yeni motoruma bindim (Çok havalı değil miydim?) ve oraya gittim.


>·°Küçük Quinn°·<Where stories live. Discover now