4*İhtimal

303 44 15
                                    

Yoongi kollarımın arasında uyurken onu izliyordum. Arkadaşlarım sevgililerini uyurlarken izlediklerini söylediklerinde onlarla dalga geçmiştim hep. Hatta onlara sapık muamelesi yapıyor, uyuyan bir insanı izlemenin normal olmadığını söylüyordum. Değildi de. Düşüncemin arkasındaydım. Sevdiğiniz insanı izlemek normalleştirilemeyecek kadar özel ve güzeldi. Her sevgilinizi ya da hayatınızdaki her insanı izlemek istemezdiniz uzun uzun. O kişiye karşı çok derin duygular barındırmanız gerekiyordu. İşte tam da bu yüzden normal değildi.

Telefonumun zil sesini duyduğumda hafifçe arkama dönmüş, sevgilimi rahatsız etmemeye özen göstererek komodindeki telefonuma uzandım. Bu saatte hiçbir aramayı cevaplandırmazdım. Bunu çevremdeki herkes bilirdi ve önemli bir şeyse ancak rahatsız edilmeme sinirlenmezdim. Arayan kişiye baktığımda Kangwoo olduğunu görmüştüm. Nedensizce gerilmiştim. Yoongi'den yavaşça uzaklaşmış, odasındaki balkona çıktıktan hemen sonra yanıtlamıştım hemen. 

"Bu saatte neden aradın? Umarım önemlidir, aksi takdirde-"

"Jungkook, sana ihtiyacım var," titrek sesi işittiğimde endişelenmeden edememiştim. Kangwoo kolay kolay bu cümleyi kurmazdı bana. 

"Ne oldu? Neyin var?"

"Ben... Kavga ettim."

"Ne kavgası? Ne saçmalıyorsun Kangwoo?!"

"Geunsuk yaptı," adı duyduğumda küfür etmiş, odaya geri dönüp giyinmeye başlamıştım. Bir yandan da Kangwoo'ya laf  yetiştirmeye çalışıyordum. O denli panik olmuştu ki sürekli saçma cümleler kurup duruyordu. Şu an bu halde olmasını yadırgamıştım. Kangwoo benim gibiydi. Onu korkutmak için sınırı fazlasıyla aşmanız gerekiyordu.

"Neler oluyor?"

"Bir şey yok bebeğim," Yoongi'yi uyandırdığım için kendime lanetler okurken telefonu kapatmıştım. Yerdeki tişörtümü de üstüme geçirdikten sonra sevgilimin dudaklarına ufak bir öpücük kondurmuş, ardından odadan çıkmıştım.  Arkamdan geliyordu. Ona anlatmak istemiyordum. Onu da dahil etmek istemiyordum bu mevzuya ancak farkındaydım ki karışmadan durmayacaktı.

"Arayan kimdi?"

"Kangwoo. Kavga etmiş. Sesi oldukça kötü geliyordu."

"Ben de geleceğim," dudaklarımı itiraz etmek için araladığımda beni yok sayıp portmantodaki montunu hızlıca üzerine geçirmiş, ayakkabılarını da giymişti. Bana söz hakkı tanınmamasına sinirlensem bile vakit kaybetmemem gerektiği için çenemi kapatmış, onunla birlikte arabaya gitmiştim. Kafamda birçok düşünce dolanıyordu. Kangwoo'nun korku dolu gelen sesi ise canımı fazlasıyla sıkmıştı. Geunsuk'un ileri gittiği belliydi. Tehdit mi etmişti? Ettiyse bile ne konuda edebilirdi ki? Kangwoo'yu bu denli kötü etkileyecek ne olmuş olabilirdi?

"Jungkook sakin ol."

"Sakinim" dedim ama aksine değildim. O kadar sinirliydim ki şu an direksiyonu kırıp Geunsuk'un evine doğru sürmek istiyordum arabayı. Nefret ediyordum o heriften. Uslanmıyordu daha önceden de dediğim gibi. Sustuğunu düşündüğüm her an yeni bir sorun çıkarıyordu ve ben artık sıkılmıştım bundan.

Evime geldiğimizde arabadan vakit kaybetmeden inmiştik. Kangwoo verandadaki salıncağa oturmuştu. Kafası ellerinin arasındaydı, yeri izliyordu ama sesimizi duyunca bize bakmıştı. Yüzü... Yüzü berbattı. Gözü şişmişti,  dudağı patlamıştı ve kaşındaki yaradan kan sızıyordu.

"Siktir" benim demek istediğimi Yoongi dilendirdiğinde, ben çoktan arkadaşımın yanına gitmiştim. Çenesinde yer edinen elimden sonra Kangwoo ağlamaya başlamıştı içli içli. Onu ilk defa böyle görüyordum. Daha önce onu ağlarken bile görmemiştim. O çok sevdiği büyükbabasının ölümünde bile ağlamamıştı böyle!

Broken Pieces°YoonKookWhere stories live. Discover now