Onsekizinci Bölüm: "Lux'la evlenmek istiyorum."

1.7K 113 56
                                    

Günlerdir süren ve hâlâ devam eden ev hapsim az da olsa düşünmeme olanak sağlamıştı. Arkadaşlarımla olan ilişkim ve hayatım tam anlamıyla durağanlaşmıştı.

Sanki haftalar önce yaşadığım şeyler, melekler, Lux, Vesta... Hiç biri gerçek gibi gelmiyordu. Esme ve Aislinn ile konuşmuyordum. Beni defalarca aramış, eve kadar gelmişlerdi ancak ikisini de görmeyi reddetmiştim.

Kahvaltı ve akşam yemeği hariç asla odamdan çıkmıyor, babam dahil kimsenin yüzüne bakmıyordum. Durmadan ya kitap okuyor ya da resim çiziyordum. Kafayı yememe ramak kalmıştı. Kime güveneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Babamla konuşmaya korkuyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum bu yüzden hep erteliyordum.

Kapım yavaşça tıklatılınca kafamı kitabımdan kaldırmadan "Girmeyiniz." diye seslendim. Kimseyi görmek istemiyordum, kitabım daha ilgi çekiciydi.

Kapı yavaşça açılınca iç çektim. "Girmeyiniz demiştim." Kız ve oğlan sonunda öpüşeceklerdi. Neredeyse yüz sayfadır bu anı bekliyordum. Yazar işkence etmek için uzatıyor da uzatıyordu.

"Bakıyorum da Prensesimiz kendini kulesine kapatmış."

Kafamı kitaptan kaldırıp şaşkınlık ve özlem dolu bir sesle konuştum. "Vesta?" Hızla yatakta doğrulup ona doğru atıldım. Portakal kokusu ciğerlerime dolunca göz yaşlarımı tutamadım. İtiraf etmek istemedem de onu gördüğüm için çok sevinmiştim.

"Ne işin var burada? Babam seni görürse öldürür, biliyorsun." Hızla kapıyı kapatmaya yöneldiğim sırada babamın buz gibi yüzüyle karşı karşıya kaldım.

Ellerim titremeye, oluşacak kaos ortamı gözümün önünden geçmeye başlamıştı bile. "Baba, gerçekten onun bir suçu yok. Ben içeri aldım."

Buz gibi gözleri beni donduracak gibiydi. Yüz ifadesi gram değişmeden konuştu. "Yanlış hatırlamıyorsam ona kapıyı açan kişi bendim?"

"Gerçekten benim suçum. Bir dakika, ne?" Bakışlarımı bir Vesta'ya bir babama götürüp duruyordum. "Ne?"

Babam hınzırca gülümsedi. "Bir arkadaşa ihtiyacın olduğunu düşündüm."

Şok içerisinde kalakalmıştım. Diyecek bir şey bulamıyordum. Bu nasıl olabiliyordu? Babam ve Vesta birbirlerinden nefret ediyorlardı.

"Hadi gelin, bir şeyler içelim, o sırada konuşuruz. Küçük kızım babasıyla birlikte içebilecek kadar büyüdü artık."

Büyük ve rahat koltukta arkama yaslanmış bir şekilde otururken çok sinirliydim. Vesta ve babam ise bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı. Bu ortam beni mutlu etse de elimdeki bardağa bakıp iç çektim.

"Tadı nasıl? Beğendin mi?"

Gözlerimi sinsice kısıp Vesta'ya bakarak bir yudum aldım. "Leziz."

Babam kahkaha attı. "Senin için özel olarak en sevdiğin meyve suyunu aldırdım."

Babamın içmekten kastı meyve suyu içmemmiş. Ben de bir anlık sevinmiştim bir de.

"Çok komik. Gerçekten çok komiksiniz." Bardağı kucağıma koyup alkışladım. "Bravo size."

Böyle olmaları beni mutlu ediyordu. Sinirli olmam tamamen palavraydı. İçimde kelebekler uçuşuyordu.

"Siz ne zaman bu kadar yakınlaştınız?"

Babam önce Vesta'ya sonra bana dönüp konuşmaya başladı. "Günler önce Vesta benimle iletişime geçmeye çalıştı. İlk başta şüphelensem de ısrar edince kabul ettim. Bana her şeyi anlattı." İç çekip başını kaşıdıktan sonra devam etti. "Bunları öğreneceğin günü hep hayal etmiştim, ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı, kendimi hep hazır hissediyordum. Fakat şimdi bakıyorum da hiç biri istediğim gibi gitmiyor." İçkisinden bir yudum aldı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. "Seni hep öz kızım gibi sevdim. Elimden gelen her şeyi senin mutluluğun için harcadım. Sen ondan bana kalan en güzel armağandın. Bu günün geleceğini biliyordum ama gelmesini hiç istemedim. Benim hep minik kızım olmanı istedim, hiç birini öğrenmeni istemedim. İncinmemen için elimden gelen her şeyi yaptım Neria. Bu yüzden ne istersen, ne karar verirsen saygı duyup yanında yer alacağım. Sen benim hâlâ minik kızımsın."

KANATLARWhere stories live. Discover now