Altıncı Bölüm: "Lux! Aşkım! Bu kız da kim! Hem de bizim yatağımızda!"

4.4K 319 49
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bu bölümde bazı sıkıntılar oldu, o yüzden bazı ufak kısımları değiştirmek zorunda kaldım. Çok büyük bir değişim yok. Hikayenin gidişatında hiçbir farklılık olmadı. Tamamen bilgilendirmek amaçlı bu uyarıyı yapıyorum. Bu bölümü önceden okumuş olan okuyucularım, tekrar okumak zorunda değilsiniz . Sizi seviyorum, keyifli okumalar.

Multimedya: Neria

Etrafımız yavaş yavaş insan dolmaya başlamıştı. Sırtımı gören herkes eliyle ağzını kapatıp fısıldaşıyordu. Tek tük Nefilim vardı. İnsanlardan daha fazla sakindiler. Melek kolumdan tuttu. Yanma hissetmedim. "Neler oluyor?"

Gözlerimle bir yandan babamı arıyor, yandan da içimden onu görmemek için dua ediyordum. "Gitmeliyim. Beni bu halde görmemeliler."

Melek duraksadı. Ne yapacağına karar veremiyormuş gibiydi. "Doktora gidin." Esme'ye döndü. "Arabamı alın. Daha hızlı gidersiniz."

"Hayır, hayır, hayır. Doktor olmaz."

Kalabalıktan uzaklaşmaya başladım. Ağaçların arası güvenliydi. Esme ve Luxius beni takip etti.

Çocukluğumdan beri ara ara oluyordu bu. Tek yapılması gereken şey bir kaç dikiş  ve pansumandı. Ancak bunu her zaman babam yapıyordu. En son yıllar önce böyle bir şey olmuştu. Bir sabah yatağımda kanlar içinde uyanmıştım. Yara izimden nefret ediyordum. Akşama kadar ağlamıştım. İşte o gün babam, dövme yaptırmama izin vermişti.

"Eve gitmeliyim."

Esme durumu biliyordu. Çocukluğumdan beri yanımdaydı. Ama böyle bir durumda hiç kalmamıştı. "Ne yapmamız gerekiyor? Yardım etmeme izin ver?"

Başımı olumsuz bir şekilde salladım. "Babama ihtiyacım var."

Luxius'un yüz kasları gerildi. Anlaşılan o da herkes gibi babamdan pek hoşlanmıyordu. "İzin ver yardım edelim."

Hiç kimseye güvenmemeliydim. Babam küçüklüğümden beri bunu öğretmişti bana. Hele ki bir Meleğe asla.

"Beni eve götür."

Bunu bekliyormuş gibi kollarına aldı. Sırtıma dokunmamaya çalışıyordu. Elleri belli belirsiz titriyor gibiydi.

Esme'nin tedirgin yüz ifadesini görünce içim burkuldu. En yakın arkadaşımı yanımda istiyordum.

Melek, düşüncelerimizi okumuş gibi konuştu. "Arabama git, şöför seni evime getirsin."

Ve havalandık.

Lux'un ağzından:

Soğuk teni, sıcak bedenime her değişinde ürperiyordum. Ellerimi, kırılacak bir şey tutuyormuşum gibi hiç hareket ettirmiyordum. Kırılmasından korkuyordum. Gözyaşları boynuma değiyor, sessiz titremeleri içimi işliyordu. Sırtından akan kanlar ellerimi ve kollarımı kaplamış, adeta vücudumla  bir bütün olmak istiyordu.

Evimin çatısını gördüğüm gibi hızladım. Ani inişe geçtiğim için tırnaklarını sırtıma geçirdi. Titremeleri artmıştı.

Yavaşça yere kondum. Dirseklerimden süzülen kan damlaları yere düşmeye başlamıştı bile. Kollarımı sıkı sıkı ona doladım. Bir yere gitmesini istemiyordum. Sürekli benimle kalsın istiyordum. Kollarımdayken o kadar çaresiz, o kadar masumdu ki...

Usulca yatağa yatırdığımda titredi. Tedirgin gözlerle kana bulanan çarşafa baktı. Hafifçe gülümsedim, "İnan, şu an umrumda olan en son şey çarşaf."

Göz kapakları titredi, yüzü acıyla çarpılmıştı. "Ne yapabilirim?"

Çok kan kaybediyordu. Ellerim titremeye başladı. Ne yapacağımı bilmemek beni deli ediyordu. Söyleyeceği her şeyi yapmaya hazırdım. Öl dese ölecek durumdaydım.

KANATLARWhere stories live. Discover now