9

212 25 51
                                    

nico

leo'nun elimin içindeki eli yavaşça elimi sıkmayı bıraktığında korkuyla ona döndüm ve başının da yavaşça geriye gittiğini gördüm. en son gözleri de kapandığında ne yapacağımı bilemez hâlde elini bırakıp yüzünü hafifçe tokatlayamaya başladım. evan da aynı şok olmuş ifadeyle bakıyordu. bir süre sonra bir şeyler yapması gerektiğini fark edip dövmeci adamdan leo'nun ayağının altına koymak için bir şey istedi. adamın hiç bozuntuya vermeden dövme yapmaya devam ettiğini ise o an fark etmiştik.

"yahu, sırası mı şimdi?" sesim beklediğimden daha yüksek çıkmıştı.

"abiciğim bırak şunu elinden çocuk bayıldı." aynı sert tonda konuştu evan da.

"bir şey olmaz. ayılınca tekrar bayılmayacağı ne mâlum? hazır bilinci kapalıyken yapayım bitsin, az kaldı zaten." adamın rahatlığı sinirimi bozsa da dediğinde kısmen haklı olduğu için acele etmesini söylemekten başka bir şey yapmadım. evan da leo'nun ayaklarını uzatması için bir şeyler getirmeye gitti. o geri geldiğinde dövme de sonunda bitmişti.

"yanında şekerli bir şeyler var mı?" diye sorduğunda kaşlarımı çatıp başımı iki yana salladım. o oflayıp dövmeci adama da aynı soruyu yöneltirken aklıma leo'nun ikimiz için de şeker aldığı ama benim yemek yerine portmantoya koyduğum gün geldi. ona sevmediğimi söyleyememiştim çünkü çok mutlu gözüküyordu.

"arabada," cümleye başladığım anda gözleri parıldayan evan avcu açık bir şekilde elini uzattı. anahtarı eline bırakırken ekledim. "portmantoda." anahtarı aldığı anda koşmaya başlamıştı. ben de hâlâ leo'nun yüzünü tutuyorken adam umursamazca yerinden kalkıp eşyalarını düzenlemeye başladı. sonra leo'nun göz kapaklarının hafifçe titreştiğini gördüm. yüzündeki ellerimden birini eline indirip tuttuğumda diğeriyle de saçlarını geri itiyordum. gözlerini açtığında korkuyla bakmaya başladı ve aniden kolumu tuttu.

"tamam, korkma. bayıldın sadece." hafifçe yüzünü okşamaya devam ediyordum. ağzını açtığında onu susturdum ve "konuşma. kendine gel önce." dedim. o sırada evan elinde şekerle içeri girdi. leo'nun uyandığını gördüğünde yüz kasları gevşemişti sonunda. mavi gözleri parıl parıl parlıyorken öyle sıcak bakmıştı ki leo'ya sinirlerim bozulmuştu. şekeri açtıktan sonra leo'nun diğer elini tuttu.

"iyi misin?" diye sordu yumuşak bir sesle. az önce adama bağıran hâlinden eser yoktu. olağanüstü durum geçtiğine göre, birbirimize sinir olmaya devam edebilirdik bu yüzden ona leo'yu konuşturmamasını söyledim. sandığımın aksine sakin bir tepki verip kafasıyla onayladıktan sonra şekeri leo'ya vermişti.

iki yüz verdik diye şımardı çocuk ya.

this love | valdangeloWhere stories live. Discover now