3

318 32 68
                                    

"ben dövme yaptıracağım." dedi salatasından koca bir çatalı ağzına sokarken leo. ne zaman mutfağımdan çıkacak bu çocuk yahu? sanki kendi evi yokmuş gibi sürekli benim evimde, mutfağımda, odamda hatta yatağımda. salmıyor çocuk beni ya. "ne bakıyorsun suratıma aval aval. dövme ne demek onu mu unuttun? güzelliğim gözlerini mi kamaştırdı?"

"hayır, neden sürekli burnumun dibindesin onu düşünüyordum." kahvem olduğunda kupamı aldım ve karşına oturdum. "ne dövmesi yaptıracaksın?"

"yemek ye nico. kahve bir öğün değil." dediğinde gözümü devirdim. ayağa kalkıp bana da biraz salata yapmaya başladığında ona kahveyle güzel gitmeyeceğini söylemeye karar vermiştim ki beni vurmasını istemediğimi fark edip sustum. "daha karar vermedim ama küçük ve sade bir şey istiyorum." işine çok konsantre gözüküyordu.

"ne gibi mesela?"

"bilemiyorum, güneşli bir şeyler olabilir. güneşi düşünmek bana her zaman güzel hissettiriyor. sıcacık, kocaman ve tek başına koca dünyayı aydınlatıyor. işi çok fazla ama kimse onun hakkında yeteri kadar konuşmuyor. bir gün o bile soğuyacak ve o zaman herkes onun hakkında konuşmaya başlayacak. son nefeslerini verene kadar tabii..."

"bana karar vermişsin gibi geldi." kahvemden son yudumu aldım ve o da salatayı yapmayı bitirdi. kaseyi önüme koyup kendi yerine geçti ve yemeye kaldığı yerden devam etti. üzerinde bir güneş dövmesi hayal ettirmeye çalıştım. köprücük? güzel. bunu düşünmeyi kesmem gerekiyor. "nereye yaptırmayı düşünüyorsun?" orta parmağını kaldırmasını beklemiyordum.

salatasından başını kaldırıp şaşkın bakışlarımı ve havadaki orta parmağını gördüğünde güldü. "pardon. buraya yaptırmayı planlıyordum. sen ne dersin?"

köprücük.

"güzel fikir bence."

hayır, köprücük. bana ne ki? sanki göreceğim. görsem güzel olurdu. hayır, ne alâkası var?

"daldın yine nico. n'oluyor sana bugün?" benim salatamdan biraz alıp ağzıma tıkıştırdı. sonra kendi salatasını yemeye devam etti. telefonumu çıkartıp o salatasına odaklanmışken bir fotoğrafını çektim. ne yaptığımı fark edince başını kaldırıp bana baktı ve orta parmağını gösterdi.

"bu sefer onu imâ ettim." aptal çocuk ya. şöyle de fotoğrafını çekeyim dedim ki sonra ablamlara karşı kullanayım. o da gülüp boş salata tabağını bulaşık makinesine koyduktan sonra bana dik dik bakmaya başladı ki ben de kendi önümdekini bitireyim. normalde çok sakin ve kibar bir insan olsa da yemek yemediğim zaman içinden başka biri çıkıyordu, bu yüzden önümdekini hızla bitirdim.

"ben gidiyorum." ne? burası dışında bir evi daha varmış.

this love | valdangeloWhere stories live. Discover now