17. Bölüm - Dalla dalla naneun jom geungjeongui himeul naneun mitgo itji.

3.3K 266 135
                                    

O gün havuza çıktığımızda Jongin bizimle hiç takılmamıştı. Tüm gün boyunca şezlongun üstünde oturdu ve eline aldığı 'Cehennemde Balo Geceleri' isimli kitabını okudu. Ancak buna tam okumak denebilir miydi, bilmiyordum. Çünkü gözü hep üstümdeydi ve ben bunu ne zaman hissetsem ve ona dönüp baksam kafasını çeviriyordu. Salak. Sanki ben göremiyorum seni.

Sehunnie'ye gelecek olursak, tüm gün havuzda onun öpücüklerine maruz kalmıştım ve bu beni mutlu ediyordu. Beni öptükten sonra eğilip kulağıma tatlı şeyler fısıldaması ayrı güzeldi.

Mutluyum dedim ama içimde bir mutsuzluk da yok değildi.

Jonginnie. O benim moralimi bozuyordu. Bana neden böyle davrandığını anlayamıyordum, bir şey yapmadım çünkü. Sehun'la çıktığımı söylediğim andan beri tuhaftı.

Yixing öğle yemeğine kadar dayanamayacağını söyleyince Sehun'da ona katıldı, karnı acıkmıştı. Havlularımızı alıp odaya doğru yürürken Jongin'in gözlerinden kafama fırlattığı lazerleri hissedebiliyordum. Aslında bu tuhaftı, neden diye sorarsanız biz ikizdik ve telepatik özelliklerimiz olduğunu sanıyordum. Ama buna rağmen neden asık suratla dolaştığını kafam basmıyor bir türlü.

Her neyse.

Odaya geldiğimizde Yixing bana tavuklu, kendine jambonlu, Sehun'a ton balıklı ve Jongin'e salamlı birer sandviç hazırladı. Paketleyip bir saklama kabının içine yerleştirdi. Sehun'a uzattı ve:

''Hadi gidelim,'' dedi yüzündeki parlak gülümsemesiyle. O sırada Jongin yatağın üstünde oturuyordu ve kaşları hala çatıktı. Gözleri,

''Yanlış yoldasın,'' der gibiydi, ''Yaptığın doğru değil kardeşim.''

Ama ortada yanlış olan bir şey yoktu ki?

Sehun, ''Sen gelmiyor musun?'' diye sorunca gülümsedim nazikçe.

''Islak mayomu değiştirip geleceğim,'' dedim ve gülümsedim, ''Prostat kanserine yol açıyormuş duyduğum kadarıyla.''

''Merak etme, bir şey olmaz sana,'' dedi Sehun kıkırdayarak ve yaklaşıp dudaklarıma kocaman bir öpücük bıraktı. Bu çok güzeldi, yani demek istediğim, dudakları.

Dudaklarını hissetmek şu ana kadar duyduğum en güzel duyguydu.

Sehun gülümseyerek geri çekildikten sonra kardeşiyle odadan çıktılar. Derin bir nefes alıp dolaba yöneldiğimde Jongin'in hala orada oturduğunu fark ettim, fazla sessizdi. Ve hala asık suratlıydı.

Bavulu açıp içinde temiz ve kuru bir mayo çıkardım, ardından lavaboya doğru yürüdüm, tam kapıyı açacakken güçlü bir el bileğimi tutarak durdurdu beni. Tabii ki de Jongin'den başkası değildi.

Koyu kahverengi gözlerine merakla baktığımda garip bir ifade gördüm, korku ve adını bilmediğim milyar tane daha duygu vardı.

''Luhan,'' dedi gerginlik dolu bir sesle, ''Birazcık konuşabilir miyiz?''

''Benimle konuşmadığını sanıyordum,'' dedim birden.

Umarım Sehun sen bu kadar patavatsız olduğun için ilk önce ağzını siker Luhan. Duyduğum kadarıyla götten daha çok zevk veriyormuş.

Ağzıma sıçayım ben.

Jongin yüzünü buruşturdu birden.

''Seninle konuşmadığımı nereden çıkardın?'' diye mırıldandı gerginlik dolu bir sesle.

Afallamıştım. ''D-Dün geceki olaydan dolayı...'' diye mırıldandım utangaç bir şekilde.

''Ben de onu konuşmak istiyordum aslında,'' dedi ve kafasını indirip bakışlarını kaçırdı, ''Neredeyse bağırdığım için özür dilerim, o kadar kaba olmak istememiştim.''

NO.2Where stories live. Discover now