9. Bölüm - Sekai ichi kimi ni koi wo shiteru.

3.8K 300 105
                                    

''Annem yüzünden... Annem yüzünden içiyorum.''

Sehun mırıldandığında gözlerimi dikip ona baktım. İfadesiz bir şekilde bana bakıyordu, birkaç dakika sonra kafasını çevirip sigarasını içmeye devam etti.

Devamında bir şey sormadım... Bir şeyden dolayı acı çektiği belliydi. Ve bende konuşmayı ilerletmedim.

Birlikte odaya döndüğümüzde hiç konuşmadık, bana tek bir şey bile sormadı. Odaya geldiğimizde Yixing ve Jongin yoktu, ben yatağa yatıp telefonuma bakarken o da duşa girdi. Banyonun buzlu cam kısmından onu izlerken uyuyakalmıştım.

*

Ertesi sabah, gerçekten çok tuhaftı. Neler oldu diye soracak olursanız, o gün Sehun'un gerçekten çift kişilikli olduğunu fark ettiğimi söyleyebilirim. Kesinlikle öyleydi.

Havuz kenarına gittiğimizde dördümüz de havuza girdik ancak Sehun üçümüzden uzak bir şekilde, havuzun diğer kenarında yüzdü. Havuzdan çıkan ilk ben olmuştum ve kurulanmak için şezlongun kenarına geldiğimde farkında olmadan onun havlusuyla kurulanmıştım.

Havuzdan çıktığında onun havlusuyla kurulandığımı fark edip kelimenin tam anlamıyla ağzıma sıçmıştı. İnsanların içinde bas bas Çince bağırmıştı. Ve ben de çenemi kapalı tutamayıp ona bağırmıştım.

''Gerizekalı! Sana kim benim havlumla kurulanma hakkını verdi?!''

''Anan.''

Sehun kaşlarını çatarken gözlerimi kıstım.

''Ne dedin sen?!''

''Kes.''

''Ha?!''

''Sana kes dedim.'' Bunları söylerken gözyaşlarım istemsiz bir şekilde gözlerimden süzülüyordu. Kesinlikle isteğim dışında ağlamıştım. Sinirden.

Herkes bize bakmaya devam ederken Yixing gelip Sehun'u omzundan sarsmıştı.

''Kendine gel, Sehun,'' dediğinde ağlamaya devam ederek asansöre koşturdum, odaya. Jongin ise benim arkamdan koşturmuştu.

Odaya girdiğimde ilk yaptığım şey kendimi yatağa atarak ağlamak olmuştu. Niçin? Dünkü konuşmadan dolayı artık aramızın düzeldiğini ve bana nazik davranacağını sanmıştım çünkü. Ama olmamıştı. Sehun tıpkı bir öküz gibi davranmaya devam etti bana. İçinde ise, o tavşandan kırıntı bile yoktu.

O an, ondan nefret etmeye başladığımı hissettim.

*

Gece uyandığımda saat 03.27'ydi. Gözlerimi karanlığın içinde kırpıp, belimin üstüne kolunu atmış olan kardeşime baktım. Tıpkı bir melek gibi, soluksuz uyuyordu.

Tam o sırada midem guruldadı ve deli gibi bulandığını hissettim. Belki tuvalete girersem rahatlayabilirdim. Evet, bu iyi bir fikirdi. Akıllı ben.

Ayağıma otel terliklerini giyip tuvalete doğru yürürken ayaklarımın altındaki döşeme gıcırdadı çünkü eskitilmiş ahşapla kaplanmıştı.

İlk önce tuvaletimi yaptım, bu karnımı biraz daha rahatlatmış olsa da hala midem bulanıyordu. Yixing dün akşam, susarsak diye lavabonun yanına bir şişe temiz su ve bardak koymuştu, birazcık içtim. İkinci bardaktan sonra üçüncüsünde Jongin'in ilaç çantasından küçük bir aspirin kutusu bulup bardağın içindeki suda eritip içtim. Midem birazcık daha rahatlamıştı ancak içtiğim suyun ve ilacın tadını alamamıştım, bu garipti.

Kapıdan dışarı çıkarken yumuşak ve benden uzun olan bir şeye çarpmıştım, kafamı kaldırdığımda bunun bir göğüs olduğunu gördüm. Bu göğüs, Sehun'a aitti. Gözleri ateş gibi parlarken, benimle aynı boyda olabilmek için hafifçe eğildi. Yüzlerimiz arasında dört santim falan vardı.

''Burada ne arıyorsun?'' diye fısıldadım. Nefesi yumuşak bir şekilde yüzüme çarpmıştı.

''Çok sıcaktı,'' dedi, ''Yüzümü yıkamam gerekiyordu.''

Aslında, Sehun'dan o kadar çok da nefret etmiyordum. Bir an öyle hissetmiştim... Nedeni neydi, bilemiyorum.

''Yoksa yine... Beni takip mi ettin?'' diye sordum.

''Yine aynı şeyi yapıyorsun...'' dedi.

Ben onun yüzünü incelerken o yaklaştı ve uzun-ince parmaklarıyla çenemi tuttu. B-Bana... Dokunuyordu. Ve parmakları sahildekinden daha da soğuktu. Sanki bir avuç karı avucunda eriyene kadar tutmuş gibi.

''Bana dokunma!'' diye bağırdım ona. Eline güçlü bir tokat attım ancak bu Sehun'u iki adım bile geriletmemişti.

Elini kaldırıp bal rengindeki kahküllerimle oynarken,

''Lütfen, beni dinle,'' dedi.

Gözlerimi kocaman açtım. Neden dinleyecekmişim ki onu?

''Seni. Neden. Dinleyeyim?'' diye mırıldandım öfkeyle. İfadesiz yüzüyle bana bakmaya ve çenemi sıkmaya devam ediyordu.

''Çünkü...'' diye fısıldadı, bana bakarken. Nefesi yüzüme çarptı ancak bunu hissetmedim.

Neden tuvaletteydik ve neden bunları bana söylüyordu ki? Kendini affettirmek mi istiyordu acaba? Dünkü olay yüzünden yani.

''Çünkü ne?'' dedim yumuşak bir sesle.

Parmak uçları saçlarımdan boynuma kaydı, oradan da göğsüme. Giydiğim yumuşak tişörtün üstünden geri geri itti beni ve birden sırtımın duvara dayandığını hissettim. Bana hafifçe yaklaştı, hatta boylarımızı eşitlemek için eğildi.

Hareketiyle nefesim kesilmişti çünkü parmaklarıyla yüzümü okşamaya başlamıştı.

Ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Çünkü Sehun her şeye rağmen beni büyülüyordu ve ben, bunu itiraf etmekten nefret ediyorum.

Daha da çok yaklaştı ve dudaklarıma doğru, ''Luhan,'' diye fısıldadı.

Ardından beni öptü. Evet, beni öptü. Dudakları tıpkı elleri gibi çok soğuktu ve ben tıpkı bir salak gibi, onun dudaklarını kendi dudaklarımla ısıtmaya çalıştım. Bunu nasıl mı yaptım? Tabii ki emerek.

Sehun'un parmakları tişörtümün üstünden göğüs uçlarımla oynarken ben onu öpüyordum. Ve o da bana karşılık vermeye devam ediyordu.

''Ihm,'' diye mırıldandı boştaki sol elini benim yanağıma götürürken. Hafifçe dokundu, dudaklarıma bir kez daha sesli bir öpücük daha bıraktı ve geri çekildi. İkimiz de şaşkınlıkla birbirimizin kırmızı yüzüne bakarken beni belimden kavrayıp Fransız tuvaletin bangosuna oturttu ve tekrardan dudaklarıma yapıştı. Parmaklarım onu saçlarından ve omuzlarından daha çok kendime çekti, öpücüğümüz o kadar sesliydi ki duvarlara çarpan sesi duyabiliyordum.

Sehun'la öpüşmek yasak meyveyi yemek gibiydi. Lezzetli ancak cezası ağır olacak olan bir öpücük.

Birkaç dakika sonra, Sehun beni omuzlarımdan itti. Şaşkınlıkla bakıyordum onun yüzüne, neden durmuştu ki?

Ellerini kaldırıp yüzümü avucuna aldı ve söyledi,

''Uyan, Luhan,'' diye mırıldandı ancak mırıldanmasına rağmen sesi Jongin ve Yixing'i ayağı kaldıracak kadar sesliydi, ''Uyan artık, yanıyorsun Luhan. Uyan.''

Sol elini çekip yanağıma vurunca neye uğradığımı şaşırdım ve kendime geldim.

Odanın tavanında parlak, büyük bir lamba vardı.

Bu bir rüyaydı.

*

Y/N: ZAAAAA şu an büyük ihtimal bana sövüyorsunuz, böyle piçlikler yapmaya bayılıyorum sadfnjksadfjksdafjaskljadl okuyan herkese teşenkür ederim ^^

NO.2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin