5. Bölüm - Inotta tokoro de tani mo kawaranai.

4K 289 70
                                    

''O gerizekalının önde gideni.''

Otoparktan alışveriş merkezinin içine doğru giderken adeta bir kurt gibi hırlayarak söylemiştim bu cümleyi.

Yixing ve Sehun 5 metre ötemizde birlikte yürüyorlardı ve Yixing'in parmaklarının arasında yanan sigarayı görebiliyordum. Ardından dudaklarına götürdü ve turuncu kısmı ağzına alıp derin bir nefes çekti. Ve birkaç saniye sonra dumanlar burnundan süzülüyordu. Bad boy ikizler. Vay canına.

''Sence de biraz abartmıyor musun Luhan?'' derken bana doğru biraz eğildi Jongin. Dolgun dudaklarında çok sevimli bir gülümseme görmüştüm.

Neden bilmiyorum ama Jongin'in dudaklarına karşı her zaman bir zaafım olmuştur. Rengini, dokusunu ve nasıl hareket edişini neredeyse her gün izliyorum ve her seferinde yine aynısı oluyor. Büyüleniyorum. Hatta, Çin'de yaşarken 12 yaşındaydık ve annem bizi aynı yatağa yatırırdı. Pek sorun olmuyordu çünkü ikimizde ufacıktık, hatta ben ondan daha küçüktüm. Bir keresinde ikizim uyurken parmaklarımla dudaklarına dokunmuştum, gerçekten de göründükleri kadar yumuşaktılar.

Ve daha da kötüsü onları öpmeye çalışmıştım. Ancak tam o sırada Jongin uyanmıştı ve bende yakalanmamak için uyuyor numarası yapmıştım. Ne kadar da akıllıyım, lanet olsun.

Yaptığım şeyin çok yanlış olduğunu elbette ki biliyorum ama... Bilemiyorum yani... Jongin garip bir şekilde beni kendine çekiyordu.

Kardeşim olsa da ondan uzak duramıyordum. İstese uzak durabilirdim ancak hareketlerinden belli oluyordu ki o da benden uzak duramıyordu.

Her neyse.

''Bu olayı abarttığımı nasıl düşünürsün Jongin?'' diyerek tekrardan hırladım ve gözüm tam 5 metre ötemde yürüyen Sehun'a takıldı, lanet olasının burnundan süzülen dumanlar rüzgara karışıyordu, ''O ibne bana bağırdı.''

Jongin tekrardan gülümsedi bana, bazen gülümseyecek mutluluğu nereden buluyor diye düşünmüyor değildim. Tanrım.

''Her neyse, Luhan,'' dedi, ardından parmağıyla Smart Mart'ın kapısını gösterdi. Burası klasik marketlerden biriydi işte. ''İçeri girelim,'' diye ekledi. Girelim tabi Jonginnie'm. Hehehe.

Gördüğüm kadarıyla Yixing ve Sehun çoktan içeri girmişlerdi, hatta Sehun huysuz bir şekilde etrafı süzerken Yixing yerlerini belli etmek için el sallıyordu. Bizde karşılık olarak el salladık ve kapıya doğru yürüdük.

Önce Jongin girdi, ardındansa ben girdim.

Ve ta-da. Başıma böyle bir şey geleceği aklımın ucundan bile geçmemişti doğrusu.

Önce bir patlama sesi duydum, ardından Jongin, Sehun ve Yixing'in kafasının bana çevrildiğini gördüm. Yalnızca onlar değil, bulunduğumuz yerdeki herkesin gözü bana çevrilmişti. Sarı ibnenin yüzünde kocaman bir şaşkınlık ifadesi vardı.

Oha. Bir saniye.

KAFAMDAN AŞAĞI KONFETİLER DÖKÜLÜYORDU, HERKES BANA BAKIYORDU.

Ben şaşkınca bakınmaya devam ederken iki tane, Sailor Moon'daki karakterler gibi giyinmiş kadın bana yaklaştı. İkisinin adeta cıyaklayan sesini duyarken gözlerim kocaman olmuştu.

''Tebrikler! 200. Müşterimiz olarak Jeju adasına 4 kişilik tatil kazandınız!''

Ne?

Ne?

Ne...

NE?????

Ya bir saniye. Jeju adası... Güney Kore'de değil miydi?

NO.2Where stories live. Discover now