Yanaklarım kızarsa bile çenemi dikleştirdim. ''Diğer zamanlarda okumayı bırakmalısın. Hiç hoş bir şey değil.''

''Benim istediğim bir şey değil,'' dedi boğuk bir sesle. ''Düşüncelerin zihnime çarpıp duruyor ve orada takılı kalıyor.''

Değişen ses tonuyla ne düşündüğünü anlamıştım. Yıkandığım zaman onu izlerken düşündüklerimi düşünmüştü. Yanaklarım kızardığını bildiğimden başımı öne eğdim. Konuyu değiştirip yoğun ortamı dağıttım.

''Arkadaşlarımı özledim. Onları görme imkanım var mı?''

Bir süre sessiz kalsa da sorduğum soruya yanıt verdi. ''Demeter hafızalarını silmiş. Yanlarına gitsen bile seni hatırlamayacaklar.''

Keskin sesiyle bozguna uğramıştım. Arkadaşlarımdan bahsederken bu kadar sert konuşması beni sinirlendiriyordu. ''Hafızlarını silmiş olması, onları görmeme engel olamaz. Teyzem eminim aradığı zaman kızlara beni sormuştur. Hepsinin kafalarını karıştırmıştır.''

''Artık o dünya ile ilişkin kesildi Hel. Sanki hiç var olmamış gibi hepsi hayatlarına devam ediyor.''

''Ne saçmalıyorsun,'' dedim zorlukla.. ''Hayatlarında ben yokmuşum gibi devam etmek ne demek oluyor.''

Burnundan soluyup yataktan kalkıp sertçe bana baktı. ''Senin hayatın benim Hel. Bir kaç yıl sonra ölecek olan insanlar değil. Hepsinin hayatında hiç var olmamışsın gibi hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.''

Söylediği acımasız sözler suratıma bir tokat gibi çarpıyordu. Yüzümü acıtması gereken yerde göğsüm sıkışıyordu. ''Ailemi benden alamazsın Kuday. Gerçek ailem olmadığını söylemeye çalışsan bile ben onlarla büyüdüm.''

''Onlarla büyüdün,'' dedi mekanik bir sesle. ''Benimle nefes alıp yaşadın.''

Ses tonumu yükseltip ayakta duran adama doğru bağırdım. ''Onlar benim ailem! Benim ailem. Onlara kızsam bile yanlarından asla ayrılmam. Bunu sende anlasan iyi olur. Senin dünyan benim etrafımda dönüyor olabilir ama benim dünyam senin etrafına dönmüyor.''

Ellerini yatağa bastırıp yüzünü yüzüme yakınlaştırdı. ''Bana beni götür diyen sendin. Şimdi tüm bunlar benim suçummuş gibi bağırıp kendi vicdanını rahatlatamazsın. Ben senin vicdan terazin değilim Hel.''

Sözleriyle irkilip ondan uzaklaştım. Gözlerime sertçe bakarken onda devamlı gördüğüm merhameti aradım, fakat öfkeyle bakmaya devam ediyordu. Kendini toparlayıp dolaptan bir şey aldıktan sonra kapağını sertçe kapattı. Gergin omuzlarının üzerinden gözlerini kısarak bana baktı.

''Önce Helheim'e gideceğiz. Güçlerini kullanmayı öğrendikten sonra ailenin yanına gidebilirsin,'' dedi soğuk bir sesle. ''Ama şimdilik kendini düşünüp bencilce davranmayı kenara bırak. Binlerce ırk acı çekerek ölmeye devam ediyor. Sen vicdanını rahatlat diye onların ölümünü izleyemem.''

Cevap vermeme izin vermeden mağaradan çıktı. Yatağın üzerinde öylece oturmaya devam ederken söylediklerimi düşündüm. Evet ağır sözlerdi, fakat gerçekliği de barındırıyordu. Kuday, benim vicdan terazim falan değildi. Bana bencil diyordu ama benim kadar o da bencil davranıyordu.

Beni sadece kendi ile paylaşmak istiyordu. Bunu sözlerine pek yansıtmasa bile gözlerinden anlayabiliyordum. Kuday kesinlikle paylaşmayı sevmiyordu. Belki eskiden benim dünyam onun etrafında dönüyor olabilirdi ama şimdi öyle değildi. Ailem, sevdiğim arkadaşlarım vardı. Bunu anlaması gerekiyordu. Eğer anlarsa onun için daha iyi olacaktı. Beni bir eşyası gibi sahiplenmesi çok yanlıştı.

YERALTI CEHENNEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin