Cesurca Sev ! 4. Bölüm

En başından başla
                                    

“Zeynep” diyorum. Sırıttığımı hissediyorum. İnşallah sırıtmıyorumdur. Elleri ellerime değdi!  Tamam ilk kez tokalaşmıyorduk. Hatta resmimiz bile vardı. Pardon resimlerimiz! Her imza gününden ama bu sefer ki sanki özelmiş gibi. O imza zamanlarında her hangi bir hayran iken şimdi bambaşka gözlerimin içine bakıyor!

“gözü-“

“Çeviri-“

Kelimelerimiz birbirine karışmıştı. Gülümsüyordu. Bende gülümsedim.

“gözüm seni bir yerden ısırıyor ama tam hatırlayamadım. Daha önce hiç karşılaştık mı?”

“geçen seferkinden mi bahsediyorsunuz?”

“onu demediğimi çok iyi biliyorsun”

“bilemem?”

“sen neden buradasın?”

“Çeviri… hasret hanıma bırakacaktım ama yoktu”

Hasret hanımın masasına bakıyor dediğimi gözleri ile doğruladığında bana dönüyor yeniden.

“haklısın yok. İstersen engine bırak yani en nihayetinde son kontrolü engin yapıyor.”

“Bildiğim kadarı ile daha gelmedi engin bey hem hasret hanıma-“

Tam cümlemi bitirecekken  Engin beyin kapısı açılıyor içerden hasret hanımla birlikte çıkıyorlar. Hasret hanım yerine geçerken Engin bey bize doğru yaklaşıyor. Bana suni bir gülümseme yollayıp Ömer’ e başı ile gidelim işareti yapıyor. Birkaç adım atmışlardı ki Ömer başını benim olduğum yere çevirip göz kırpıyor.  Gülümsemeden edemiyorum. İki tane yakışıklı yan yana yürüyorlardı. Gerçi arkalarını dönmüş gidiyorlardı ama olsun! Sonuçta buradalar mıydı buradalardı.

Hasret hanımın seslenmesi ile kendime geliyorum. Çantamı koltuktan alıp içindeki dosyayı ve flaş belleği çıkarıp hasret hanıma uzatıyorum. “Nora Roberts çevirisi” diyorum. Gülümsüyor bana- hayret ilk kez gülümsediğini görüyorum, neredeyse bir ay olacak burada çalışmaya başlamam-  bende korkak bir gülümseme yolluyorum.  Dosyayı eline verdikten sonra  asansöre doğru yürüyorum.

“Zeynep hanım”  Hasret hanımın yeniden bana seslenmesi ile dönüp bakıyorum.

“Alışırsınız” deyince kaşlarımı çatıyorum. Neye alışacaktım ki? Burada daha fazla yakışıklı görmeye mi? Ahh hayır alışamazdım. Bir kere ben hayatım da iki yakışıklıyı aynı karede sadece reklamlarda görmüş biriydim. Burada ise her an görebilme şansım vardı. Hala Hasret hanıma bakarken bir dosya uzatıyor bana.

“yeni çeviriyi almayı unuttun” dediğinde hızlı adımlarla yanına gidiyorum.

“bu sefer ne ile ilgili?” diye heyecanla soruyorum.

“tüm bilgiler içinde. Bu seferki süren bir ay . buraya gelmene gerek yok. Çeviriyi bitirdikten sonra direk engin beye teslim edeceksin”

“çok mu önemli yani Nora gibi?”

“buradaki tüm işler önem arz eder Zeynep hanım”

“Özür dilerim. Yani bir ay çok uzun bir süre de ondan dolayı dedim”

“neyse… dediklerim anlaşıldı mı?”

“anladım iyi günler size”

Sonunda ayrılabildim yanından! Gülümsedi demeseydim. Herhalde suratı nasıl olurdu bilemiyorum. Her halde bundan daha fazla ciddi yukardan bakışlı olurdu. Alt tarafı bir soruydu. Neymiş her iş önem arz edermiş. Bizde herhalde arz ettiği önem ve ciddiyetle yapıyoruz bu işi de bu kadar ciddiyette fazla!

Hasret hanımın dedikleri benim uzunca bir süre evden çıkmamamı ön görüyordu. Yayın evinden çıktıktan sonra cüzdanımdaki  para durumuma bakıyorum. Meteliğe kurşun atma raddesindeyim yine! Bir bankamatik bulup hesabı kontrol edince sevinçten ne yapacağımı şaşırıyorum. Yayın evinden kazandığım ilk maaşım yatmış. Bu harikaydı! Belirli bir miktar çektikten sonra – ay sonu gelmeden parasız kalmamak için- eve en yakın markete uğrayıp bir aylık alışveriş yapıyorum. Allahtan yakınlarda market varda bu kadar ağır şeyleri nasıl taşıyacağım düşüncesi yok bende.

Eve girdikten sonra telefonumun mesaj sesi ile poşetleri bir kenara koyup gelen mesaja bakıyorum

“cicim ben birkaç zaman eve gelmeyeceğim şehir dışı işi çıktı. Kendine güzel bak! : )”

Ah bir de Türkçeyi benimle düzgün konuşsa! Demek koskoca iki hafta yalnızım.  Aldıklarımı yerleştikten sonra. Biraz pinekliyorum. Akşama doğru çevriye oturduğumda iki hafta boyunca başından kalkmayacağımı tahmin edememiştim. İki hafta! Çevirinin yarısına gelmem resmen iki haftamı almıştı. Önümdeki kahve bardağını alıp mutfağa geçiyorum. kahve kavanozuna baktığımda tüm kahvenin bittiğini görüyorum. Yağmurda çok yağıyordu. Markete gitmeye gözüm yemiyordu. Bende birkaç saat kendime dinlenme izini vermiştim. Ancak aradan geçen yarım saatin sonunda dinlenemeyeceğimi de anlamıştım. Çünkü aklım sürekli çevriye gidiyordu. Oturduğum yerden kalkıp odama geçtim sıkıca giyinip şemsiyemi elime aldım. Sokak kapısını açtım….

Yazdığım yere kadar eklemek istedim.

Şimdilik buraya kadar bir iki güne kalmaz yeni bölüm ekleyeceğim. Kendinize iyi bakın.

Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum….

Cesurca Sev ! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin