Genç kız ilk defa Draco'nun arkadaşlarından birinin kavga etmek için değil de sohbet için yanına geldiğini görünce şaşkınlığını gizleyemedi. "B..Ben, iyiyim?"

Draco dirseklerini masaya dayamış başı ağrıyormuş gibi alnını tutarak Theo'ya döndü.

"Napıyorsun sen burda?" dedi sıkıntıyla.

"Napalım Drakie Pansy yine o saçma muggle romanlarından birinin devam kitabını arıyor.." omzuna dokunan elle arkasına baktı. "Ah işte geldi."

"Selam." dedi genç kız sakince. Bir elinde kalın kahverengi kaplı eski bir kitap tutuyordu.

Hermione kıza gülümsemekle yetindi.

"Gel sen de otur." dedi Theo arka masadaki sandalyelere ulaşmaya çalışırken.

"Hayır, büyük salona gitmem gerek. Açlıktan ölüyorum."

"Bence de" diye atıldı hemen Draco "Al bunu götür Pans"

Theo'nun üzgünce dudakları büzüldü. "Sana inanamıyorum Granger." dedi alnını tutarak.

"Ben ne yaptım?" kız şaşkınca ellerini açtı.

"Drakie beni kovuyor ve ona haddini bildiremiyorsun, ohoo sen bunun her dediğini kabul edersen-

Pansy Theo'nun ensesine sertçe vurdu."Kapat çeneni de insanları rahat bırak." dedi kız onu kolundan tutup kaldırmadan önce.

"Sonra görüşürüz." dedi Pans Draco ve Hermione'nin oturduğu masaya doğru ve Theo'yu kütüphaneden çıkana kadar iteledi.

Büyük kapının eşiğine geldiklerinde Pans kızgın halde kaşlarını çattı. "Draco için zaten zor olduğunu biliyorsun aptal. Neden yanlarına gidip her şeyi berbat etmeden duramıyorsun." dedi genç kız elinde tuttuğu kitaba biraz daha sarılarak. Bu sırada ikili çoktan geniş koridorda yürümeye başlamıştı.

"Draco kızın yüzüne mal gibi bakmaya devam ediyordur eminim. Hiç adım atmıyor ki!"

"Bırak ne yaparlarsa yapsın Theo! Bize ne ki."

Theodore gülerek kolunu kızın omzuna atıp kendine doğru çekti iyice. "Evet biz kendi hayatımıza bakalım değil mi karıcım?" dedi yanağını kızın siyah saçlarına yasarken.

Karnına gelen kızın dirsek darbesiyle biraz duruşu bozulsa da Pansy'nin elini tutup dudaklarına götürdü. "Özür dilerim." diye mırıldandı.

Her ne kadar sürekli kavgalı da olsalar bu şu anda sarmaş dolaş halde okul koridorlarında gezdikleri gerçeğini değiştirmezdi.

Kız Theo'nun kolunun altında yürümeye devam ederken elindeki kitabı incelediği için karşıdan gelen Potter ve yanında yürüyen Weasley'i görmedi. Ron ondan gözlerini alamasa da..

Yürüken Theo bir anda durakladığında kız da attığı adımı geri çekti.

"Ne oldu?

Theo hızla kızın elini tutup koridorun sonunda küçük balkona açılan kapıya doğru koştu.

"Buranın kapısını hiç açmazlardı." dedi kıza doğru.

Genç kız sonunda ona yetiştiğinde tahta kapının önünde durdular. Theo açık olan kapıyı biraz daha iteleyip kızın geçmesi için ona yol verdi, ardından kendisi çıkıp kapıyı kapattı.

Balkon gerçekten çok dardı. Beş kişi bile sığmazdı. Kare, kahverengi taştan yapılmış, unutulmuş bir balkondu. Manzarası muazzamdı. Gün ışığı gölün tamamının kristal gibi parlamasını sağlıyordu. Gölü kaplayan ağaçların görüntüsü huzur vericiydi.

Storm In Hogwarts // DramioneWhere stories live. Discover now