'Kabullenme'

5.1K 154 27
                                    


İyi Okumalar

Olaylar gittikçe artarken Çukur'un durumu daha kötüye gidiyordu. Herşey iyice karışmışken Karaca elinden birşey gelmediği için kendini hırpalıyordu. Gitmeye çalıştığı her an karşısına Fadik Ana ya da Azer çıkıyordu.

Hak vermiyor değildi aslında ama ailesinin ona şu an daha çok ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Sadece Koçovalı değildi ailesi, Çukur da onun için aile demekti.

Aile herşeydi küçüklüğünden beri bunu bilerek büyümüştü. Bunu bilsede şimdi bu evde gerçekten sevilmeyi öğrendiği için gerçek aile olmayı daha çok hissediyordu.
Savaş dursun diye meydan okuduğu ailesini, onlar ölmesin diye düşmanın evine sığındığı düşüncesi çoktan silinmişti gördüğü gerçeklerle.

Annesi, babası, abisi vardı evet. Varlıkları yetiyordu. Sevmeseler de Karaca'yı, kendisinin onları severek hayatına devam edişiyle tamamlamaya çalışıyordu en büyük  boşluğu hayatında ama Fadik Hanımın, Yılmaz'ın kendisine olan davranışları hatta Azer'in bile en başta git derken şimdi kendisine sahip çıkması gitmesini daha da zorlaştırmaya yetiyordu.

Aklında ise tek soru vardı Karaca'nın ; Azer bunu neden yapıyordu ?

Onu kötülüklerden korumak için mi ?

Sakladığı en büyük yarayı anlamış ve onun canını böyle yaparak yakmak için mi?

Yoksa kendisinin içinde beliren anlamsız ama anlamlı olduğunu bildiği duyguların korkusuyla birlikte, yeniden onu hayal kırıklığına uğratacağı için kendi kendiyle kavga ettiği her an Azer'in de ona karşı birşey hissettiğine küçükte olsa bir umutla, ümide tutunmak isteyişimiydi?

Ailesinden görmediği sevgiyi hırsı yüzünden Celasun da aramıştı. Azer de sadece merhametinden dolayı bunları yapıyorsa ? Kendisini ailesinden farksız görmüyorsa diye korktu.

Küçük kız kardeşi gözüyle bakıyorsa ve ondan korumak istiyorsa ihtimali canını yakmaya yetiyordu.

Bahçede soğuk havaya rağmen oturuyordu Karaca. Ne üşüdüğünü hissediyordu içinde bulduğu durumdan ne de kendisini farklı yerlerde izleyen Kurtuluş ailesini.

Fadik Ana camdan bakıp iç geçirirken kızı gibi gördüğü Karaca'ya çaresizlikle kapattı perdeyi ve içeri geçti.

Yılmaz da aşağıya inmiş camdan Karaca'yı izleyen abisine bakıyordu saatlerdir. O kadar dalmıştı ki Azer kardeşinin gelip yan tarafa oturduğunu sezmemişti bile.

Azer gözlerini bir an ayıramıyordu Karaca'dan olurda bir delilik yapıp kaçar, kendini tehlikeye atar diye.

Korkuyordu ilk kez.. Çok korkuyordu bir başkası için. Daha önce sadece annesi, kardeşleri için korkan Azer Kurtuluş şimdi düşman bildiği ailenin masum kızı için korkuyordu.

Elinden kayıp gitmesinden, ona birşey olmasından, kardeşleri gibi kaybetmekten çok korkuyordu.

Yılmaz daha fazla dayanamayarak merakına yenik düşüp sordu abisine gözle görünüyordu gerçekler çünkü.

"Abi ne bu halin.." Yılmaz seslendiği zaman Azer uykudan yeni uyanmış gibi baktı kardeşine.
"Hayırdır yani düşman kızıydı düne kadar ne oldu şimdi ? Niye izliyorsun Karaca'yı?"

Azer kafasını yeniden çevirip cama dönerek bakmaya devam etti.

"Birşey olduğu yok yılmaz nereden çıkardın ?" Dedi sıkıntılı sesiyle.

"Neden izin vermiyorsun gitmesine o zaman abi? Daha düne kadar git diyordun birşeyler olmuş ha.. Yoksa neden dikilesin camın başında."
Yılmaz'ın sözleriyle Azer kalakalır. Düşünmeye başlar yeniden. Bir yandan da camdan Karaca'yı izlemeye devam eder.

Namütenahi - azkar -Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz