3.0

7.5K 480 71
                                    

     
Perdenin Ardındakiler ~ Beni Kendinden Kurtar

"Canım sevgilim, artık ölmeyelim."

*

"Ben seni seviyorum salak. Korkuları olmayan ya da güleryüzlü ya da ne bileyim bahsettiğin kişi işte... onu değil, seni seviyorum. Neden anlamıyorsun?"

Berkan of çekerek bir mendil daha uzattı bana o sırada. Ağlayarak Toprak'a sövmem hem de bunu okul kantinin bir masasında yapmam beni deli gibi gösterebilirdi. Umrumda değildi ki... hiçbir şey umrumda değildi. Onu seviyordum. Onu o olduğu için seviyordum. Neden beni üzüyorsun benim küçük civcivim?

"Ben bu Toprak'ın ağzınını burnunu kıracağım artık. Yeter ama Yaren!"
Erkan'ın yükselişiyle ona döndüm. "Yetmeeez," dedim ve dün geceki mesajları tekrar okudum. Bitirdikten sonra ufak ufak dökülmeye başladı yine gözyaşlarım.

Berkan bir şey demeden bir mendil daha uzatmıştı o sırafa. Mendili aldım ve ayağa kalktım. "Biraz yalnız kalayım mı?" diye sordum ikisine de. Beni başlarıyla onayladıktan sonra oradan ayrıldım ve üç kat merdiven çıkarak Toprak'ın özel yeri yani sanat sınıfına girdim. Tahmin ettiğim gibi buradaydı.

Onu o olduğu için sevdiğimi kanıtlamalıydım. Yağmurdan korkmadan değil, gülerken değil, insanlarla konuşurken değil; onu resim yaparken, derste defterine bir şeyler karalarken, göz altındaki morluklarla, her okul çıkışı yaktığı sigarasıyla, dinlediği şarkılarla sevdiğimi ona göstermeliydim. Kimliğimi ele verip vermemem umrumda değildi. Artık bu iş rayından çıkmıştı.

Onu seviyordum ve bu artık ona bir şeyler katmalıydı.

Geldiğimi fark etmişti emin değildim ama resim yapmaya devam ediyordu arkası dönük bir şekilde. Burada olduğumu belli etmek için boğazımı temizledim.

"Farkındayım." dedi. Sesi çok güzeldi. Sesi inanılmaz güzel geliyordu kulağıma. Keşke bu hissimi somut bir şeye dönüştürüp ona gösterebilseydim. O zaman anlar mıydı hislerimin gerçekliğini?

"Resmi bitirebildin mi?" dedim. Geçen de burada karşılaşmıştık ve o gözlerinin içinde bulutlar olan bir kadın çiziyordu. Ona anlamak istediğimi söylemiştim. O ise resmi bitince haber vereceğini. Ama o günden sonra hiç konuşmamıştık. Yani... yüz yüze.

"Evet." Kısa cevabıyla birlikte ona doğru yürüdüm. Tam yanında durdum ve resmi incelemeye başladım. Saçları küt siyah bir kadın vardı. Yüzü yorgun bir halmış, kalın dudakları hafif aralık bırakılmıştı. Kadının gözlerinin bulutlardan artık şiddetli bir yağmur yağıyordu. Arkasındaki siyahlığa ise şimşekler çizilmişti. O yağmurdan korkmuyor muydu? Neden böyle bir resim çizmişti ki?

"Bu kim..." İstemsize dudaklarımdan dökülen kelimelerle birlikte o güzel yüzünü bana çevirdiğini hissettim. Şimdi baksam yüzüne ağladığımı anlardı. Ama onun için ağladığımı anlamazdı. Yine de baktım mavi gözlerinin içine.

"Aşık olduğum kadın."

Aşık olduğu kadın... Yağmur ve şimşeklerle süslenmiş bu küt saçlı kadın... ne kadar güzeldi.

Taşları yerine oturtmaya çalışmalıydım. Bu kadın, onun aşkıydı. Gözlerinde yağmurlar yağıyor, arkasında şimşekler çakıyordu. Aşık olduğu kadından korkuyor olabilir miydi? Hayır... bu çok saçmaydı.

"Aşık olduğun kadın... yağmuru sever miydi?"

"Çok severdi."

"Peki ya şimşekleri?"

"Korkar, sarılırdı."

İstemsizce içime derin bir nefes çektim. Ona sarılmak... ne güzel olurdu. Ama ne ben şimşekten korkardım ne de o bana sarılırdı.

"Peki sen sever misin yağmurları?"

Hafif bir gülüş kaçtı dudaklarının arasından. Alay eder gibi gülmüştü anlamıştım ama bu görüntüyü yıllar boyu izleyebilirdim. Sıkılsam bile bir saniye çevirmezdim bakışlarımı ondan. Seviyordum işte. Onu seviyordum.

"Yok..." dedi. "Sevmem."

'Biliyorum' diyemedim.

"Neden?" dediğimde gözlerini resime çevirdi.

"Anlayacağını söylememiş miydin?"

"Resmi anlayacağımı söylemiştim... seni değil."

Gözlerini resimden çekip bana çevirdiğinde nefesimin kesildiğini hissettim. Onu ilk defa bu kadar derin bakarken görüyordum.

"Ne farkı var?" dediğinde dudağının kenarına küçük bir gülümseme konmuştu. O gün resmi anlamak istediğimi söylediğimde aslında onu anlamak istediğimi söylemiştim. Ve o da bunu fark etmişti.

"Toprak..."

"Hm?"

"Anlayacağım... söz."

"Ne zaman?"

"Sen yağmurları sevdiğinde..."

Yağmurları hiçbir zaman sevmeyecekti belki de. Belki de onu hiçbir zaman anlayamacaktım. Ve ondan yağmurları sevmesini isterken amacım onu olduğundan başka birine dönüştürmek değildi. Onu kendinden dışarı çıkarmaktı. Sınırlarını zorlamak, bununla yüzleşmesini sağlamaktı.

Ben onu o yağmurları sevmese de severdim. Ama o, ben onu anlamasam beni sevmezdi. Hatta belki anlasam bile sevmezdi.

Söylediğim cümleden farklı şeyler düşündüğünü biliyordum. Bu yüzden gülümsedim ve cümleme devam ettim.

"... hatta sevmediğinde de."

###

s ve a

ÖNCEKİ BÖLÜME GELEN TATLI YORUMLAR NEDENİYLE BİR BÖLÜM DAHA YAZMAK İSTEDİM ÇÜNKÜ NEDEN İSTEMEYEYİM

TŞK CİVCİVLERİM ARTIK BU GARİBANIN DA YÜZÜ GÜLÜYOR :d

sen yağmurları sevdiğinde | textingWhere stories live. Discover now