L

771 64 241
                                    

FİNAL
3 yıl sonra

"Calum, geliyorsun değil mi?" telefonu omuzla kulağım arasına sıkıştırıp konuşurken bir yandan da masayı hazırlıyordum. Zaman, ne kadar da hızlı geçiyordu öyle. Aradan koca bir üç sene geçmişti, söylemesi dile kolaydı ama yaşarken pek de söylendiği kadar kolay olmamıştı, bir an bile. Buraya yerleşip gerçek anlamda yeni bir hayat kurmam, Calum ile boşanmamız, doğum yapmam... Hayatımın gerçek anlamda en güzel ama aynı zamanda en zor, en yorucu zamanlarını geçirmiştim.

"Tabii ki geleceğim Eris, kızımın doğum günü." Cevabı yüzümde buruk bir gülümsemeye sebep oldu. En başından beri -ona hayran olduğum andan beri- onun iyi bir baba olacağını biliyordum. Onunla tanışınca ise bundan emin olmuştum. İyi bir eş olamamıştı ama iyi bir babaydı. Tıpkı söz verdiği gibi ayrı olsak da Dolly ile o kadar güzel ilgileniyordu ki, bu beni mutlu ediyordu. Biz Calum ile yapamamıştık, mutlu olamamıştık; her ne kadar ona hamile olduğumu söylediğim gece tekrar barışmak istediğini tüm gece dile getirse de kabul edememiştim. Onun beni gerçekten sevdiği için benimle birlikte olmasını istiyordum, bana ihtiyacı olduğu için değil. Benim de bebeğimi büyütebilmek için iyi bir hayata sahip olmam gerekiyordu, ne aileme ne de ona bağlı olmadan. Böylesi ikimiz için de en iyisi olmuştu.

"Biliyorum, sadece Dolly seni çok özledi." diye mırıldandım. Mahkeme Dolly'nin velayetini bana vermişti ama Dolly'nin bana olduğu kadar ona da ihtiyacı vardı ve ikimiz de onun iyiliği için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorduk. Turda ya da stüdyoda olmadığı zamanlar geliyor ve tüm gününü onunla harcıyordu, ta ki Dolly uyuyana kadar. Ve çok yakın bir zamanda albüm çıkardıkları için yaklaşık iki aydır turdaydılar, Calum kaçabildiği zamanlarda gelip onu görse de facetime yapsak da Doly ona çok düşkün olduğu ve henüz iki yaşında yeni basan bir bebek olduğu için bunların hiçbiri yetmiyordu. Bugün ise dönüyorlardı. Buna sevinmiştim çünkü çocukların hepsi Dolly'i çok seviyor, Dolly de onları çok seviyordu. Burada olmalarını her şeyden çok istemiştim.

"Ben de onu çok özledim, seni de." sonunu söylerken mırıldansa da ne dediğini duymuştum.

"Kapatmam gerekiyor Calum, kapı çaldı." dedim ve bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattım. Zamanın değiştiremediği şeylerden biri, benim Calum'a olan aşkım olmuştu. Bazı geceler yatakta tek başıma uyurken, yemek hazırlarken, iş yerindeyken ya da onun Dolly ile nasıl ilgilendiğini gördüğümde onu tekrar hayatımda istiyordum, içimde hiç kimsenin dolduramayacağı bir boşluktu Calum. Ona ihtiyacım yoktu ama bazen istemsizce kendimi düşünürken buluyordum işte. Yine de tekrar aynı şeylerin olmasını göze alamıyordum. Bir kez bu hatayı yapmıştım, hiç düşünmeden onunla olmuştum ama bu sefer düşünmeliydim. Ama bunun için doğru bir zaman olmadığını fark ettiğimde hızlıca kendimi toparladım ve içeri girip Dolly'nin odasına çıktım. Yatağında öylece uyuyordu. Yüzümde bir gülümseme ile sessiz adımlarla yanına ilerleyip beşiğinin yanına eğildim.

Dolly benim için sanki tanrı tarafından verilen bir hediyeydi, daha güçlü olmam ve kendime bir hayat kurmam için verilen bir hediyeydi. Bu yüzden adını Dolly koymuştum. Hamileliğim boyunca cinsiyetini öğrenmek istememiştim, Calum da öyle çünkü bizim için önemli olan tek şey sağlıklı olmasıydı ve bir kızımız olmuştu, tam da Calum'ın istediği gibi. Ona o kadar benziyordu ki...
Tıpkı onun gibi esmer bir teni, kahverengi büyük gözleri, kocaman bir burnu ve dolgun dudakları vardı, ne zaman ona baksam Calum'ı görüyordum. Bu tanrının hediyesi olduğunu düşünmem için bir diğer sebepti; sevdiğim adamdan tıpkı ona benzeyen bir bebeğimiz olmuştu. Calum'a benziyor oluşunu seviyordum. Doğrulup giydirmek için kucağıma aldığım sırada uyandı, önce esnedi ardından gülerek bana baktı. Görünüş olarak babasına benziyordu ama benim bebekliğimde olduğum gibi çok usluydu. Uyanınca ağlamak yerine beni gülerek karşılıyordu. Yanağına öpücük kondurduktan sonra "Hadi bana doğum günü kıyafetlerini getir." deyip kucağımdan indirdim. Gülerek dolabına doğru yürümeye başlamıştı. Nasıl bu kadar hızlı büyümüştü inanasım gelmiyor. Doğumunu, konuşmaya ve emeklemeye başlamasını, o ağlarken ağlamamak için kendimi zor tutuşlarımı ve uykusuz gecelerimi daha dünmüş gibi hatırlıyordum. Elinde kıyafetleriyle birlikte döndüğünde "Doğum günü kızın giydirelim bakalım." dedim, gülerek yerinde sevinçle zıpladı. Üzerindeki pijamalarını çıkıp beyaz tulumu giydirirken "Babam nerede?" diye sordu.

Rien N'est Eternel •Cth•Where stories live. Discover now