Tüm şarkılar CALM albümünden olacak demiştim ama bu şarkı kadar bu bölüme uyan başka bir şarkı olabileceğini düşünmüyorum...

İyi okumalar.

-------

Calum

Michael'ın evine yaklaşmamla arabayı yavaşlattım ve ardından boş bulduğum bir yere park edip arabadan indim. Partinin başlamasına daha birkaç saat vardı, erken gelmiştim çünkü Eris gitmişti. Nereye gitmişti, nerede kalacaktı bilmiyordum. Onu bırakmayı teklif etmeme rağmen kabul etmemişti. Hiçbir şey konuşmamıştık, onu ilk defa bu kadar suskun görmüştüm. Söyleyecek o kadar şeyi varmış gibi dururken sadece boşanmamızın anlaşmalı bir şekilde gerçekleşmesini istediğini söylemiş, sonra da gitmişti. Ben de izin vermiştim. Olması gereken buyken, o bunları söylemese ben söyleyecekken neden şimdi öyle hissetmiyordum?

Kapıyı çalmadan hemen önce, çocukların Eris'in gittiğini öğrendiklerinde verecekleri tepkiye kendimi hazırlamaya çalıştım. Sonuçta ondan gitmesini ben istememiştim. Aurora kapıyı kocaman gülümsemesi ile açarken beni görünce kaşlarını çattı. Gülümsemeye çalışarak "Selam Aurora." dedim. Aurora, Michael'ın yeni sevgilisiydi. Michael ile Crystal yazın başlarında nişanı attıktan birkaç ay sonra tanışmışlardı.

"Selam Calum." dedikten sonra arkama doğru bakındı. Muhtemelen Eris'i arıyordu. "Eris yok." dediğimde bakışları tekrar beni buldu. Ağzını bir şey söylemek için açmıştı ama Michael'ın kollarını beline dolayıp "Selam dostum" diyerek elini bana uzatmasıyla geri kapatmak zorunda kalmıştı. Ben de selam verdim.
"Neden içeri geçmiyorsunuz?" Michael kapıyı geçebilmem için tamamen açarken Aurora ona dönüp bir şeyler mırıldandı, Eris'in olmayışıyla ilgili bir şey dediğini tahmin edebiliyordum. Söylediği şeyle birlikte, ben içeri girerken Michael kaşlarını çattı. "Eris nerede?"

"Diğerleri içeride mi?" Hepsinin bir arada olduğundan emin olmak istemiştim çünkü hepsiyle tek tek uğraşabileceğimi sanmıyordum ve aynı şeyi tekrar tekrar anlatmak istediğimi de. Michael başını olumlu anlamda salladıktan sonra başka hiçbir şey konuşulmadan içeri geçildi. Bizimkilerden başka kimse yoktu, bu güzeldi. Şu an için kimsenin bir şey bilmesi gerektiğini düşünmüyordum.

"Selam." dedim kendimi tekli koltuklardan birine atarken. Hepsinin bakışları bana dönmüştü. Hepsinin kafasından az çok neyin geçtiğini tahmin edebiliyordum. Bir süre hiçbiri hiçbir şey söylemedi. Bu iyi bir şeydi, sanırım. Çünkü henüz ben de ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.

Sonunda bakışlarımı halından çekip hepsine hızlıca bir göz attıktan sonra konuştum. "Eris gitti." İlk tepki veren Ashton'dı. "Ne demek gitti?" Ellerimi saçlarımdan geçirirken sakin olmam gerektiğini kendime tekrar tekrar hatırlatıyordum. Tartışma çıkarıp kimsenin keyfinin kaçmasını ve Michael'ın doğum günü partisinin mahvolmasını istemiyordum. Bu yüzden olabildiğince sakin olacaktım. "Ayrılmak istediğini söyledi, ben de kabul ettim ve gitti."

"Calum gitmesine nasıl izin verirsin?" Beth inanmayarak bana bakıyordu. "Yoksa öğrenmiş mi?" Ben başımı olumsuz anlamda sallarken Aurora "Neyi öğrenmiş mi?" diye atladı. Beth, onaylamaz bir şekilde başını sallarken oturduğu yerden kalkıp salondan çıktı, Ashton da kalkıp arkasından gitmişti. Yüzündeki o ifadeyi görmüştüm, iğrenç bir adam olduğumu düşünüyorlardı. Hatasız olduğumu savunmuyordum ama gitmek isteyen o iken ne dememi bekliyorlardı ki? Onu mutlu edemiyordum, belki de gittiği yerde kendine yeni bir hayat kurup onu daha fazla mutlu edecek bir adamla tanışırdı. Benim ona veremediklerimi verecek bir adamla...
Bir an için bunu hayal ederken istemsizce yumruklarımı sıktığımı fark etmemiştim bile. Kafamı iki yana sallayıp bu görüntüden kurtuldum, sinirlenmeye hakkım yoktu. O bunu hak ediyordu.

"Öylece gitti yani? Nereye gittiğini biliyor musun?" Luke'un sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim. "Hayır, hiçbir şey söylemedi."

"Ve sen de gitmesine izin verdin?" dedi Michael sinirli bir şekilde. Ardından alayla gülerken ayağa fırlamış ve öylece odanın içinde gezinmeye başlamıştı. Başımı geri atıp şakaklarımı ovuştururken bana nefret dolu bakışlar fırlatan arkadaşlarımı görmezden gelip mırıldandım. "Eris'in mutlu olmaya hakkı vardı ve ben bunu başaramıyordum."

"Çünkü seni terk eden ve ardından da tam sen toparlandığında, kariyerinde iyi bir yere doğru ilerleyip mükemmel bir evlilik yapmışken çıkıp gelen sürtük ile ilgilenmekten Eris'i görmezden geldin." Ashton'ın bağrışı ile birlikte ayağa fırlayıp yakasına yapıştım. "Eğer bir daha Nia'ya sürtük dersen..." Ashton alayla gülerek yumruk yaptığımı bile fark etmediğim elime bakarken "Ne yaparsın Calum, yoksa beni döver misin?" dedi. "Aptalın tekisin, o kızın yine hayatını mahvetmesine izin veriyorsun ama ne var biliyor musun Calum?" Yakasını kurtarıp geri çekilirken "Eris yine seni toparlamak için burada olmayacak, sadece Eris değil hiçbirimizi burada olmayacağız, anlıyorsun değil mi?" diye devam etti. Ağzımdan kötü bir şeyin kaçmaması için dişlerimi sıkarken ondan uzaklaştım ve odanın çıkışına ilerledim. En başından beri buraya gelirken bunun olacağını biliyordum. Kapıdan çıkmadan önce "Doğum günün kutlu olsun Clifford." dedim, ardından da kapıyı sertçe çekip çıktım.

Eris

Kapının önünde durmuş zili çalmak için kendimi hazır hissetmeye çalışıyor ve bir yandan da neredeyse altı ay önce kapıyı nasıl çarparak ve geri gelmeyeceğimi söyleyerek evden ayrıldığımı düşünüyordum. Ailem, Calum ile evlenmek için okulu bırakmamı ve bu kadar genç yaşta evlenmemi doğru bulmayıp bana karşı çıktığında çok büyük kavga etmiştik. Öyle ki nikah birden gerçekleştiği için gelmemişlerdi bile. Altı ay... Sadece altı ay sonra tam buradaydım. Eğer beni kabul etmezlerse ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Gidebileceğim başka bir yerim yoktu.

Sonunda bunu denemeden bilemeyeceğimi fark ettiğimde, derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Bir an korktuğumun başıma geldiğini sanıp açmayacaklarını düşünerek gitmeye hazır ve gözlerim hemen dolmuş bir şekilde arkamı dönüyordum ki kapı açıldı. Kapıyı açan Mason'dı, annemin yeni eşi. Çok iyi anlaşırdık çünkü iyi bir adamdı ve o kadar zamandır annemle birlikteydiler ki... Her anımda o da bana annemle birlikte eşlik etmişti. Beni görünce sevinçle "Hey, Eris dönmüşsün." diye bağırıp kolları arasına girmem için kollarını kaldırdı. Bu ağlamam için yetmişti, ona sarılırken dudaklarım arasından minik bir hıçkırışın kaçmasına engel olamadım. Anlamış gibiydi, ne olduğunu sormadı; ben de bir şey söylemedim, öylece sarıldık ve ağlamam bitip sakinleşene kadar saçlarımı okşadı. Ne kadar böyle durduk bilmiyordum ama gözyaşlarımın bittiğini düşündüğümde geri çekilip ona baktım. Annem de gelmişti ve kapıya yaslanmış yüzünde benim gibi buruk bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"Özür dilerim anne." diye mırıldandım. "Sorun değil bebeğim, bazen genç insanlar yanlış kişilere aşık olabiliyor."

Ne dersiniz, bundan sonrasında sizce ne olur?
Ya daaa siz ne olmasını bekliyorsunuz?

Rien N'est Eternel •Cth•Where stories live. Discover now