"Calum, beraber tatile çıkalım mı?" dedim aklıma gelen fikirle ona dönerken. En son ne zaman bir tatile çıktığımızı hatırlamıyordum, balayımızdı sanırım. Balayımızdan döndüğümüzden beri baş başa hiçbir tatile çıkmamıştık. Düşününce... Sadece tatil de değil, Calum'la çıkıp beraber romantik bir akşam yemeği yemeyeli de çok uzun zaman olmuştu. Etrafımdaki evli insanlara bakıyordu. Acacia, Ruth, Kelly... Hepsinin eşlerinin hayatı yoğundu ama onlara her zaman zaman ayırabiliyorlardı. O kadar uzun zamandır Calum'la dışarı çıkıp bir şey yapmıyordu ki, en son ne yaptığımızı bile hatırlamıyordum. Beni duymadığını fark ettim. "Calum." Bu kez, ilkine göre yüksek çıkan sesimle başını telefonundan kaldırıp bana bakabilmişti. "Efendim Eris?"

"Beraber bir tatile mi çıksak diyorum?" Bakışlarından bile bu fikri pek sevmediğini anlamıştım, dile getirmesine gerek bile yoktu. Bu yüzümün düşmesine sebep olmuştu.

"Biliyorsun çok yoğunuz bu sıralar." deyip telefonuna geri döndü. Yoğun olduklarını biliyordum ama ondan çok bir şey istemiyordum. Sadece bir gün, bir gününü tamamen bana ayırmasını istiyordum. Geçen gün, tüm gününü bana ayıracağını söyledikten iki saat sonra önemli olduğunu söyleyerek gitmiş ve gece gelmişti. Artık onunla geçirdiğim birkaç saat bana yetmiyordu. Beni ihmal ettiğini farkında olduğunu söyleyip benimle daha fazla ilgileneceğini söylemesinin üzerinden sadece bir hafta geçmişti. Ama değişen hiçbir şey yoktu. Ve buna dayanamıyordum.

"Yarın gidip pazartesi dönerdik." diye bir umut belki kabul eder diye ona bakarken. Ve içten içe hatırlaması için Tanrı'ya yalvarıyordum.

Başını telefonundan kaldırmadan "Ah pazar günü burada olmalıyız." dediğinde gülümsedim. Unutmamıştı. Ne olursa olsun unutmayacağını biliyordum. Bu yüzden tatile gidemeyeceğimizi söylemişti. Aptaldım, nasıl unutabileceğini düşünmüştüm ki? Sonuçta özel günlere önem verdiği bilirdi ve doğum günümü unutamazdı. Geçen sene de unutmamıştı. Yanımda değildi belki ama unutmamıştı. Ve fark ettim ki, bu onunla geçireceğim ilk doğum günümdü.

Anlamamazlıktan gelerek "Hadi ya, neden?" dedim gülümsememin sesime yansımasına engel olmaya çalışarak. Yine de içim kıpır kıpırdı. Nasıl bir sürpriz hazırladığını merak ediyordum. Burada kutlamak istediğine göre çocuklar da gelecekti. Ah şu an kalkıp ona sarılmak ve onu çok sevdiğimi söylemek istiyordum.

"Bir arkadaşımızın doğum günü." Kaşlarımı çattım. Ama sonra belki de anlamamam için böyle söyleyebileceğini düşündüm. Sonuçta bir sürpriz hazırlıyorsa bozulmasını istemezdi. Sonunda kendimi tutamayıp yanına gittim ve ona sarıldım. Telefonun ekranını kilitleyip bıraktıktan sonra "Ne oldu?" diye sordu.

"Hiç, sadece sana sarılmak istedim." dedim yüzümde aptal bir gülümseme ile. Bir şey demeden o da bana sarıldığında gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Gerçekten mükemmeldi. Ne olursa olsun onun gibi bir erkek arkadaşa, bir eşe sahip olduğum için şanslıydım.

Flashback

Dakikalardır sadece telefon elimde öylece ekranı açıp saate baktıktan sonra kapatıyordum. Heyecanlıydım ve kalbim deli gibi atıyordu. Saatin 12'yi geçmesine ve doğum günüme girmeme dakikalar kalmıştı. 18'e giriyor olmam bir yana, Calum'ın arayıp aramayacağını merak ediyordum. Heyecanımın sebebi de muhtemelen buydu. Acaba hatırlıyor muydu? Arayacak mıydı? Ona birkaç kez konuşurken özel günlere ne kadar önem verdiğimden bahsetmiştim. Unutmazdı değil mi? Telefonu bırakıp kendimi koltuğa attım ve tavanı seyretmeye başladım. Çok yoğun olduklarını biliyordum, sonuçta turnedelerdi. Ama birkaç gün önce facetime yaparken doğum günüm için aldığım kıyafetleri ona göstermiştim ve böylelikle cumartesi günü doğum günüm olduğunu da hatırlamış sayılırdım.  Unutup aramazsa içten içe çok üzülecektim.

Dayanamayıp telefonu tekrar elime alıp saatte baktım. Şu an İtalya'dalardı ve saat orada neredeyse sabah dokuz olmak üzereydi. Belki de uçaktan indiği gibi gidip uyumuştu ve hatırlamayacaktı bile.

Bunları düşünmemeli, odama gidip uyumalıydım. Tüm gün kızlarla dışarıda olacağımız için erkenden kalkmam gerekiyordu ve sonuçta doğum günümdü, mor göz altlarıyla geçirmek istemezdim günümü. Kendimi keşke Calum da burada olsaydı diye düşünürken buldum. Onu düşünmeme engel olamıyordum. Gün içinde ne yapıyor olursam olayım, kendimi bir şekilde onu düşünürken bulmaya başlamıştım ve bunu engel olamıyordum. Ve doğrusu, içten içe buna engel olmak da istemiyordum sanırım.

Koltukta sağa döndükten sonra galerime girdim ve beraber olan, onu uyurken çektiğim mükemmel fotoğraflarına bakmaya başladım. Uyurken çok tatlı gözüküyordu, ah aslında her zaman öyle gözüküyordu. Onun evinde çekildiğimiz bir fotoğrafa denk geldiğimde yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken gözüm saate kaydı. Tam 12'ye geliyordu. Tam fotoğrafı geçiyordum ki, Calum aramaya başladı. Kalbimin atmayı kestiğini ve ellerimin titrediğini hissettim. Hızlıca yattığım yerden doğrulurken bir yandan da saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. İyi olduğuma kanaat getirdiğimde aramasını yanıtladım.

"Selam." dedim onu görünce yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamazken. Mükemmel görünüyordu, her zamanki gibi.

"Selam bebeğim." Ah, daha birkaç gün önce konuşmuştum ama onu görmeyi, sesini duymayı deli gibi özlemiştim. Tam dudaklarımı aralamış konuşacaktım ki "Orada saat 12'yi geçti değil mi?" diye sordu. Başımı çocuksu bir heyecanla olumlu anlamda salladığımda güldü. "İyi ki doğdun bebeğim. Orada, yanında olmayı ve doğum gününü öyle kutlamayı isterdim ama sana söz veriyorum, önümüzdeki sene yanında olacağım."

Düşünüyorum da Calum bu kadar tatlıyken -ne kadar tatlı olduğu tartışılır ama olsundu- nasıl birden böyle bir insana dönüştü acaba? Hem de Eris onun için neler yaparken...

Bu aralar flashback bölümlere taktım ama Calum'ın ne kadar değiştiğini daha iyi anlamanız açısından daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bir de çok dramtik bir insan olmadığım ve yazarken zorlandığım için ama olsundu.

Ehem bakalım bundan sonrasında ne olacak...

Rien N'est Eternel •Cth•Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt