-116-

23.2K 1K 77
                                    

Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz, tüm gözler beni buldu. Annem sıkıca ellerimi tutup babamın durumunu sorduğunda, gözümden cevap olarak sadece bir damla yaş akıttım. Ayakta duracak gücüm yoktu. Önümdeki sandalyeye oturup, parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. "Almanya'ya tedavi olmak için gitmiş," dedim titreyen dudaklarım ile. Sert bir şekilde yutkunduktan sonra, ağzımdan sesli bir hıçkırık firar etti. Rüzgar önüme eğildi ve ellerini bacaklarımın üzerine koyup, gözlerimin içine baktı ve cevaplamaya dilimin gitmediği o soruyu sordu.

"Babanın hastalığı nedir?"

Tam cevap vermek için ağzımı açacak iken, hemşire yanımıza gelip, doktorun beni ve annemi odasına çağırdığını söyledi. Gözlerimden süzülen yaşları elimle silip, hemen oturduğum yerden kalktım ve annemin koluna girip, doktorun odasına doğru ilerledik. Kapıyı açılıp içeri girdiğimizde, doktor elindeki kağıtları masanın üzerine bırakıp, eli ile önündeki tekli koltukları gösterdi ve, "Buyurun," dedi. İkimiz yerimize oturduktan sonra, doktor derin bir nefes verdi ve gözlüklerini çıkarıp, bana baktı.

"Babanız sizi yanına çağırmış duyduğum kadarıyla. Hastalığından bahsetmiştir."

Annem hemen araya girip, "Eşimin neyi var doktor?" diye sordu. "

" Bunu söylemek hiç kolay değil, ama buna mecburum. Kemal Bey'in beyninde tümör var hanımefendi. Hem de kötü bir yerde. Ameliyat çok ama çok riskli."

"Tümör mü?" diye sordu annem ve elini dudaklarına bastırdı. Gözleri parıl parıl parlamaya başlayınca, ben de güçlü durmak için onca çaba sarf ettim.

"Ilaç tedavisine başladık, o şekilde tümörü küçültmeye çalışıp, öyle çıkarmayı umuyoruz. Ama her şey istediğimiz gibi gitmeyebilir maalesef. O yüzden hep Kemal Bey'in yanında olun, ona destek ve moral verin. Tedavi aşamasında bunlar çok önemli. Ona güç verin.

"Tedavi çok uzun sürer mi? Riskli mi?" diye soran anneme doktor cevap verdi.

"Bunu zaman gösterecek hanımefendi. Elbette risk her zaman var, ama denemeye değer yoksa Kemal Bey'i kaybederiz. Stresten bacağımı cimcikledim ve titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım. Tam her şey yoluna gidiyor diye sevinirken, başımıza bunun gelmesi beni fazlasıyla üzmüştü. Babam için gerekli tedavi her neyse, onu yapacaktık. Asla yalnız bırakamam ben onu, hem de onca ay hasretini çekmişken. Doktorun odasından annem ile el ele çıkarken, Rüzgar hızlı adımlarla yanımıza geldi ve ikimize de sıkıca sarıldı.

"Geçecek..." dediği anda, yaşlı gözlerimi onun masmavi parlayan gözlerine kenetlendim ve, "Geçecek," diye tekrarladım. Aradan birkaç saat gectikten sonra, Yiğit Efe huysuzlandığı için eve dönme kararı aldık. Rüzgar ve eniştem hastanede kalırken, annem ve teyzem ile eve döndüm. Aklıma bugün komşuları çağırdığım gelince, elim ile başıma vurdum ve," Ne yapacağım şimdi?" dedim kendi kendime. Bu haldeyken onları ağırlayamazdım ki ben. Kapının çalması ile, dış kapıya doğru yürüdüm ve karşımda Melisa'yı görmem ile utanmıştım, çünkü kendisine önceden haber vermemiştim. Fakat elindeki tencereyi görmem ile şaşkınlık ile baktım.

"Merhaba Deniz, size yemek getirdim."

Şaşkın bir şekilde genç kadına baktığımda, bana tatlı bir şekilde gülümsedi ve, "Durumdan haberdarım. Eşin bu sabah Savaş'ı gördüğünde babanı anlattı, gerçekten çok üzüldüm. Şimdi geldiğinizi görünce, size yemek getireyim dedim, açsınızdır şimdi," demesi ile gözümden bir damla yaş akıttım ve kendisine sarıldım.

"Anlayışın için çok çok çok teşekkür ederim, ben de şimdi sana gelip, durumu anlatacaktım."

"Çok geçmiş olsun, umarım baban tez zamanda iyileşir," dediğinde başımı salladım ve, "İyileşecek inşallah," diye yanıt verdim.

DENIZ'IN RÜZGARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin