-84-

41.3K 1.7K 78
                                    

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
BABAMIN VASIYETI (1) adlı kitabım, www.bkmkitap.com/babamin-vasiyeti
sayfasında kısa süreliğine 7,90 TL!

Kalemimi beğenip, kitaplarımı hala okumadıysan, kitabımı kargo ücreti olmadan o siteden sipariş edebilirsin ❤️


Bölümü okuduktan sonra, lütfen 🌟 butonuna basın.


85.BÖLÜM ALINTISINI OKUMAK İÇİN INSTAGRAM'DA KAHVENİNKOPUGUU SAYFASINI TAKİP EDİNİZ ❤️

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Cemre

Mert'e günlerdir ulaşamıyordum. Taylan'dan öğrendiğim kadarıyla spor salonuna da uğramıyordu. Huzursuzca yatağımda dönüp durdum ve en sonunda dayanamayıp whatsapp uygulamasını açtım ve Mert'in son görülme tarihine baktım. En son attığım mesajdan yana, o saat ve tarih değişmemişti. Keyifsizce telefonu kenara indirip uyumaya çalıştım. Gözlerimi kapatır kapatmaz, Mert'i gördüm. Benden yardım diliyordu ve halı oldukça perişandı.
"Cemre," dedi ağzından kan süzülerek ve elini bana doğru uzattı. "Tut elimi ne olur," dediği anda ona doğru koşmaya başladım; lakin bedeni git gide uzaklaşmaya başladı.
"Mert, gitme!" diye arkasından bağırdım.
"Tut elimi," dedi halsiz bir şekilde. Deli gibi koştum onu yakalayabilmek için. Görüntüsü netleşmeye başladığında, yüzümde bir gülücük oluştu.
"Seni yakalayacağım," dediğim sırada yere kapaklandım. Acı yüzünden sızlanırken, etrafıma bakındım. O yoktu.
"Mert, neredesin?" diye bağırdım sesli bir şekilde, fakat kendisinden ne ses vardı ne de seda.
"Mert!" diye bağırdım tekrardan. Tattığım endişe yüzünden, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Yavaşça yerimden kalkıp seke seke yürümeye başladım. Onun adını defalarca sayıklamama rağmen önüme çıkmadı. Son gücümle, "Gitme ne olur, ben seni çok seviyorum," dememle yataktan sıçrayarak uyandım. Gözyaşlarımın ıslattığı yastığa sıkıca sarılıp, hıçkırdım ve, "Seni seviyorum Mert," deyip kalp acısıyla gözlerimi kapattım. Ertesi gün keyifsizce uyandım ve yüzümü bile yıkamadan odamdan çıkıp, yalın ayakla mutfağa doğru yürüdüm. Kokudan anladığım kadarıyla, annem peynirli börek fırına atmıştı.
"Kız uyandın mı?" diye sorduğunda keyifsizce sandalyeyi çektim ve üzerine oturdum.
"Bu gece hiç uyuyamadım," dediğimde annem bana şefkatle sarılıp, "Neyin var kara kuzum? Yoksa hasta mı olacaksın?" diye sormasıyla, elini alnımın üzerine koydu.
"Ateşin de yok," demesiyle başımı iki yana salladım.
"Hasta değilim anne, sadece çok uykusuzum ve üşüyorum."
"Şimdi fırına börek attım. Yanına da sıcacık çay içersen, bir şeyin kalmaz."
Sesimi çıkarmadan usulca başımı salladım ve telefonumun ekranına baktım. Ondan hala bir ses yoktu. Acaba annesinin yanına mı uğrasam? Geçenlerde nerede oturduğunu öğrenmiştim nasıl olsa. Evet, bugün kahvaltıdan sonra ilk işim onun evine gitmek olacaktı.
Kahvaltı sofrasını kurarken, annem merakla, "Nikah ne zamandı?" diye sordu.
Siyah zeytin dolusu tabağı masanın üstüne indirdikten sonra, "Nikah pazartesi günü," diye yanıt verdim.

"Şuracıkta iki gün kalmış desene. Ağdacıya gidelim biz bugün seninle. Bu orman bacaklarının üzerine tekrardan ten çorap giyinmeyi düşünmüyorsundur herhalde. Öyle değil mi?"

"Anne tamam, gideriz. Ondan önce halletmem gereken ufak bir iş var," dememle annem gözlerini büyüttü ve, "Ne işi kızım?" diye sordu.

"Şey... Ben... Yani biz Deniz'le buluşacağız."

"Gece gündüz bu kızla berabersin, doymuyor mu seni görmeye? Bir gün de evde kal kızım ya."

DENIZ'IN RÜZGARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin