· onüçüncü bölüm ·

456 29 14
                                    

Tanrısal Bakış Açısı

Damla başını sert kütüğe çarptıktan birkaç saniye sonra tamamen gözlerini kapattı gerçeklere. Seth Edward'la hummalı bir çatışmaya girdiğinde, Embry de gelmişti ve tüm Cullen'lar. Alice son anda verilen bu kararın zihnindeki yansımasını dakikalar önce görmüştü ancak. Seth daha fazla Edward'la çatışmaya gerek duymadı, Emmet ve Rosalie Edward'ı durdurmayı başarmışlardı bile. Embry ise her ne kadar kafasını parçalamak için yemin etse de,  şimdi yerde ölü gibi yatan Damla'yı gördüğü an tüm dünyası kararmıştı. Kurt formundan çıkarak Damla'ya koştu, doktor Cullen da onunla beraberdi, Embry ona dokunmaması konusunda bağırdı ve kızı kucağına aldı. Nefesini duymak istiyordu, ama nabzı çok azdı ve kendi kalbinin sesinin gürültüsü onun zaten duyulmayan kalbini daha da bastırıyordu.

"Hemen hastahaneye gitmeliyiz..." dedi Carlisle, ama Embry onu duymuyordu ve dahası ne yapacağını da bilmiyordu. Birkaç dakika sonra Leah da oradaydı, Seth'in sesini duyduğu an soluğu burada almıştı.

Leah Edward'a koştu önce her an kafasını parçalayacakmış gibi bir hamleyle önüne atladı, ama Carlisle'in dedikleriyle Embry'nin yanına uzandı "Doktoru dinle Embry." dedi çığlık çığlığa zihninde.

Embry Leah'ın yüzüne bomboş bir ifadeyle baktı "O ölürse..." diye fısıldadı, sesi hiç olmadığı kadar çaresiz çıkıyordu "Ölürse.."

"Ölmeyecek, hadi doktoru dinle!"

Embry Damla'nın saçlarının arasına bir öpücük bıraktı ve bilinçsizce ellerini bıraktı. Carlisle Damla'yı kollarının arasına alarak karanlıkta gözden kaybolduğunda Leah, Seth ve Alice de peşinden gitmişti.

Embry nefesinin kesildiğini hissediyordu, boğazına bir bıçak saplandığını. Saniyeler içinde kurt formuna dönüşürken Emmet kardeşi Edward'ı daha fazla korumacağını düşündü. Yaptığı akıl karı değildi, bir zamanlar James'i öldürmüştü evet ama şimdi Edward'dı James rolünde olan ve doğasına karşı gelerek insan kanı içmeyi bile reddeden Emmet, kardeşi de olsa bir Jamescılık oynayan bir adamın daha fazla yanında olmayacaktı. Rosalie'yi kendine doğru çekti ve Embry ve Edward'ı baş başa bıraktı karanlık ormanda.

"Onu öldürebilir.." diye fısıldadı Rosalie, geri dönmeye çalışsa da engellendi Emmet tarafından.

"Bir gün Edward yerinde ben olursam" Rosalie'ye daha da yaklaştı "Beni de yalnız bırakacaksın." Cullen'ların esprili ve umursamaz çocuğu Emmet, içinde yatan insanı böyle bir şeye ortak olarak öldürmek istemiyordu. Rosalie düşündüğünde Emmet'ın haklı olduğunu anladı, yalnızca birkaç ay önce aynı durumda olan düşmanları James'ti ve ona bir hak vermemişlerdi, Edward kendisinin girdiği bu yoldan yine kendi başına çıkmalıydı. Yapan ailenizden biri de olsa, yanlış olan doğru bir hal alamazdı en nihayetinde.

Embry geçen birkaç ayı düşündü; Damla'nın gelişini, onu zihninde ilk kez duyduğu anı ve nefesinin nefesine mühürlenişini.

Kendi hayatını uğruna defalarca ateşe attığı Edward Cullen, ondan hayatını almak istemişti.

Edward tamamen kaderine razı olmuş bir koyunmuşcasına bakıyordu Embry'nin yüzüne, gözlerine. Onun gözlerinde gördüğü o ifade, James'e bakarken düşündüğü şeyle aynıydı; her şeyi bitirme isteği.

Embry kafasının içinde duyduğu Sam'in sesiyle pençelerini kaldırmıştı Edward'a doğru "Yanlış bir şey yapma" diyordu Sam'in o soğuk sesi "Ben gelene kadar kendine hakim ol Embry."

Embry pençesini indirir gibi oldu önce, sonra kafasının içindeki ses yok oldu. Karanlığa gömülmüştü her şey. Embry "Ben affetmem." diyerek indirdi pençelerini Edward'ın taştan oyulmuş bedenine. Ne Edward kurtulmak için bir hamle yapıyordu ne de Embry durmak için.

***


Carlise son müdaheleleri de yaptıktan sonra aşağı indi. Kurtlar ve vampirler ilk kez kendi evinde bir aradaydılar. Leah olduğu yerde kaldı ve ellerini önünde birleştirdi "Yaşayacak değil mi?"

"Umarım." dedi Carlisle, Damla kafasını çok kötü bir şekilde vurmuştu ve iç kanama olmaması için dua etmekten başka da bir şansı yoktu Carlise ve diğerlerinin.

Rosalie Emmet'a bakmamaya çalışıyordu, Edward'ı ölüme terk etmişlerdi adeta. Emmet de Rosalie'e bakmıyordu, hiçbir şey düşünmüyordu da.

Jared "Nasıl izin verirsun buna?" dedi Carlisle'in yüzüne tükürürcesine, sonra Alice'e döndü "Ya sen, geleceği gördüğünü düşünüyorduk.. Bunu göremedin mi?"

Rosalie ayağa kalktı "Kes sesini kö..." Carlisle onun sözünü kesti, bu konuşmanın sonu kötü bitecek gibi duruyordu ve ortalığı daha da kızıştırmanın alemi yoktu.

"Gelecek değişken." Alice'e bakmadan konuştu, yalnızca kurtlara bakıyordu "Bu son anda verilen bir karar, Alice görmeseydi her şey daha kötü olabilirdi."

"Daha kötü mü olabilirdi? Eğer o kıza bir şey olursa, inanın bana daha kötüsünü göreceksiniz."

"Yeter bu kadar" dedi Seth, daha fazla kavga dinlemek istemiyordu "Sam geldiğinde yapalım bu bir şeye yaramayan tartışmaları."

Leah kardeşine sarıldı, onun Roxane'e mühürlendikten sonra nasıl da böyle olgunlaştığına şaşırıyordu, ama mutluydu da. Roxane her an gitme ihtimali olsa da, Seth'le ruh eşiydi, bu onlarca kilometre öteden bile hissediliyordu.

Alice "Geliyorlar." dedi neşeden çok uzak bir sesle.

"Kim geliyor?" diye fısıldadı Jasper Alice'in elini tutarak.

Alice gözlerini kapattı ve gördüğü dehşet dolu geleceği sindirmek için kendine zaman verdi. Ama sindiremezdi.

Volturiler geliyordu.

Ve Bella Swan da onlarla birlikteydi.

O anda kapıdan içeriye Sam ve Embry girdi. Sam'in yüzü daha önce hiç şahit olmadıkları kadar sertti, dokunduğu her şeyi yakacak gibi duruyordu. Embry kimseye bakmadan yukarıya çıktı. Artık nefesini yeniden duyuyordu Damla'nın. Az da olsa...

Sam sağ tarafındaki komidinde duran vazoyu kavradı ve önündeki duvara fırlattı, vazo saniyeler içinde paramparça olmuştu "Edward Cullen" dedi soğukça "Artık öyle biri yok."

Alice nefesinin kesildiğini hissetti ayağa kalktı ve Carlisle'a baktı, her an düşecekmiş gibiydi "Volturiler... Geliyor..." soğuk parkeye bıraktı bedenini "Bel- Bella da on.. Onlarla."

Neapıyorum ben yavrularım inanın bilmiyorum..
Okuduğunuz için teşekkürler.
Ve Joe, seni seviyorum😀😀😹

Twilight | Büyülü KızWhere stories live. Discover now