Bölüm 24 |Defol !|

530 22 1
                                    

Keyifli okumalar...



Zümrüt Yeşili
Bölüm 24 {Defol !}

   Biraz dur ve bugüne kadar yaptığın tüm hataları gözden geçir. Kimin kalbi senin yüzünden paramparça oldu ? Ne yaptın da biri sana üzgün gözlerle baktı ? Peki ya hiç yalan söylemedim diyebilir misin ? Sanmıyorum. Eğer bunu diyorsan, günaydın. Bir yalan daha söylemiş oldun. Bilerek veya istemeyerek, ortaya çıkmış ya da çıkmamış.

   Eğer yüksek ego sahibi biri isen, üzgünüm. Mükemmel bir insan yoktur, uyan.

   Yalanlar söylersin, hatalar yaparsın ve yaşamın boyunca bu devam eder. Öyle bir an gelir ki, yalan söylemek o an için tek çözüm yoludur.

   Yalan söyledim, hata yaptım ve acı çektim... Bunlar herkes için, hatta 'düzgün' algısının sahibi olan o insan için bile kaçınılmazdı. Bunlardan birini bile yaşamayan insan, hayatı daha tanımamış demekti bana göre.

   Dövme yaptırmayı sever misiniz ? Biraz garip gelebilir belki ama, hayat bir dövmeye benzer. Önce hevesle yaptırmak istediğin dövmeye karar verirsin. Bu bizim istediğimiz veya hayalini kurduğumuz şeydir. Peki ya sonra ? O koltuğa oturduğun zaman işler değişir. İçindeki heves, kişiliğine bağlı olarak yok olur ya da azalır. İşte tam da o an yeni bir karar vermek zorundasın. Bu acıya dayanıp istediğin sonuca ulaşacak ya da göze almayıp vazgeçtiğini söyleyeceksin. Bu senin kişiliğini belirler. Bu karar yanında birinin olup olmamasıyla da değişir. Sana güven veren, elini sıkıca tutup 'yapabilirsin' diyen biri varsa içindeki korku bir an da yok olur.

   Tabi bunun sonrası da var. Dövmeyi yaptırdıktan sonra pişman olmak, işte bu hayatın gerçek yüzüdür. Bir zamanlar sevdiğin o dövme, bir zaman sonra senin için 'acı' kelimesinin anlamı olabilirdi.

   Mutluydum. Düzene giren hayatım en büyük etkenlerden biriydi. Babam içindeki aşçı adamı konuşturmuş, benimle birlikte güzel bir akşam yemeği hazırlamıştı. Ve misafirlerimiz de vardı. -babamın haberi olmadığı- sevgilim, aynı kafa yapısına sahip oldukları için çok iyi anlaşan Gökhan ve Selin, aramızdaki en ciddi ve olgun olup babamla koyu bir sohbete dalmış olan Kerem ve tıp ile ilgili konuşan Burak ve Zeynep.

   Hepsine göz gezdirirken bana bakıp gülümseyen Rüzgar'da takılı kaldım. Havadan bana öpücük atmış gibi yapınca ben de tutup kalbime koymuş gibi yaptım. Eskiden böyle şeyler çocukça gelirdi fakat şimdi gayet de normal geliyor.

   Tam bir aile tablosu vardı önümde. Benim ailem. Bir süre sonra yemeği bitirip salona, oturmaya geçtik. Yavaş yavaş uykum gelmeye başlamıştı.

“Ya, mızıkçılık yapma ! Sıra bende.”

“Tamam Selin, sor Selin, yeter Selin. Birazcık sus Selin !”

   Gökhan ve Selin kavga ediyordu, yine. İyi anlaşıyorlar gibiydiler ama kavga etmeden durmaları da mümkün değildi.

“Neyse ne, soruyorum. Yeni resime ne denir ?”

“Ne ?”

“Nevresim !”

“Sakla samanı, inekler aç kalsın.”

“Funda arar dediler ama hala arayan yok.”

   Tamam, daha fazla dinlemek ölüm sebebim olabilirdi. Çalan kapı zili sayesinde ayağa kalıp 'ben açarım' dedim fakat kimseden ses gelmedi. Ne yani, bu kadar sohbete dalmış olamazlardı değil mi ? Olabilirmiş.

   Kapıyı açmak için hızlıca oraya doğru gittim. Açtığımda yorgun olduğum için kapanmak üzere olan gözlerim kocaman oldu. Karşımda o kadın vardı, Hilal.

   İkimiz de birbirimizi incelerken o burada olduğuma pekte şaşırmış gibi değildi. Aklıma depoda yaşanan şeyler geliyordu ona baktıkça. Ve bu durum daha da ifadesiz yapıyordu gözlerimi.

“Neden buradasın ?”

   Gülümsedi. Hayatımda gördüğüm en itici gülümseme olabilirdi.

“Konuşmak için buradayım. Yalnız.”

   Kararsız bir şekilde evin içine doğru baktım. Merak ediyorum.

“Sadece beş dakika.”

   Ardımdan kapıyı azıcık açık bırakıp dışarı çıktım. Hava soğuktu, içim kadar olmasa da.

“Mutlu musun ?”

   Bu sefer ben gülümsedim. Buraya neden geldiği belli olmuştu. Çoğu şeyi mahveden bu kadının tekrar aynısını yapmasına izin vermem olanaksızdı.

“Mutluyum.”

   Mutluyum, her şeye rağmen.

“Senin nasıl biri olduğun böyle anlaşılıyor işte. Duygusuz, aciz bir kız yaşadığı şeylere rağmen 'mutluyum' diyor, en büyük kanıt bu değil mi ?”

   Alaylı bir kahkaha bıraktım havaya doğru. Bulutların arkasına saklanmış olan Ay, gerçek beni görmek istemiyor gibiydi.

“Mutluyum, neden biliyor musun ? Hmm, hayır. Bilmiyorsun. Mutluyum çünkü bir ailem var. Ve sen bunu kabullenmek istemiyorsun. Senin hiçbir zaman elde edemeyeceğin bir şey bu. Bir aile. Seni seven insanlar, senin sevdiğin insanlar. Sevgi ne demek haberin var mı ? İlk önce bunu öğren bence. Şimdi, defol. Benden, bizden, hayatımdan.”

   Aralık kapıdan içeri girip kapıyı yüzüne kapattım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra sol elim ile duvardan destek aldım.

   Sinirlenmiştim. Her ne kadar unuttuğumu düşünsem de, geçmiş hep aklımın bir köşesinde avını gözetleyen bir aslan misali bekliyordu.

   Yere oturup kendime gelmeye çalıştım. Uyku da gitmişti, huzur da.

“Öykü ?”

   Koridorun sonuna doğru baktığımda hızlıca bana doğru gelen Rüzgar'ı gördüm. Yanıma gelince diz çöküp yüzümü elleri arasına aldı.

“Sevgilim, iyi misin ? Ne oldu ?”

“İyiyim, artık daha iyi olacağım.”

   Alnını alnıma yaslayıp bir süre bekledi. Bir insanın sevgisi her dakika daha da artabilir miydi ?

   Geri çekildiğinde uzattığı elini tutup ayağa kalktım. İlk önce salona, oradan da biraz hava almak için balkona çıktık birlikte.

   Rüzgar kimin geldiğini ve neden kötü olduğumu sormuştu. 'Daha sonra söyleyeceğim.' diyerek kısa bir açıklama yapmıştım. O kadını ve buraya geldiğini düşünmek istemiyordum.

   Sessiz sokağı dinlerken Ay, bulutların arkasından çıkmış bize bakıyordu. Onunla geçirdiğim her vakit, yaptığım tüm şeyler daha bir keyifli oluyordu.

   İkimiz de gökyüzünü seyrederken onun ellerine değen ellerim havaya rağmen sıcaktı.

“Birbirini seven insanlar bazen gökyüzünde kendilerine bir yıldız belirlerler. Yıldız, onların aşkını temsil eder. Bu bana çok saçma geliyor. O seçtikleri yıldız belki de artık gökyüzünde yer almıyor olabilir. Yıldızlar doğar, yaşar ve ölür. Ancak aşk öyle değildir. Gerçekten aşık olduğun zaman o aşk hiçbir zaman bitmez, yok olmaz. Ne olursa olsun.”

   Sevdiğim adamın göğsüne daha çok yaklaşıp kokusunu derince içime çektim. Huzur, buydu işte. Bazen bir koku, bazen bir bakış, bazen bir gülümseme...

(Bölüm sonu)

ZÜMRÜT YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin