Bölüm 22 |Efsane|

599 20 0
                                    

Keyifli okumalar...



Zümrüt Yeşili
Bölüm 22 {Efsane}

Öykü Yıldırım

Hapishane/12.01.2018

   Çocukken hayatın daha en başlarında olduğunun, en güzel ve en acısız günlerinin bu olacağının farkında olmamak büyük bir kayıp bizim için.

   Büyümek istersin. Hemen büyüyüp kendi ayaklarının üstünde durmak. Anne ve babası gibi olmak hayali değil miydi bir çoğunuzun ?

   Geleceği bilmeden böyle düşünmek çok güzeldi o zamanlar. Oysaki anne ve babanın sana söylemediği o borçları, para yetersizliğini ve diğer sorunları bilsen böyle düşünmek mümkün olur muydu ? Hep bir kaygı içerisinde olacağını bilsen, yine büyümek ister miydin ?

   Zaman bu, ne durdurmak mümkün, ne de yavaşlatmak. Geçmişin ne kadar büyük olursa, 'keşke,' diye başlayan cümlelerin bir hayli artar.

   Her gün aynı şeyleri görmek bazen seni gerçekten boğuyor. Bu kara deliğe girmeden önce kış mevsimini çok severdim, şimdi gelin bir daha sorun. Kış mevsiminden nefret ediyorum.

   Kar yüzünden bu dört duvar arasına sıkışmış, azıcık gördüğüm gökyüzünü hiç görmemeye başlamıştım.

   Elif abla taktığı yakın gözlüğünü düzeltip bana baktı. Çorap örmeye çalışıyordu fakat yaptığı hiçbir çorabı beğenmeyip tekrardan başlıyordu. Yaşlı teyzeler gibiydi, benden sadece birkaç yaş büyük olmasına rağmen.

“Bu kadar canını sıkma, birkaç hafta gökyüzünü görmemek seni öldürmez. Resim çiz, yazı yaz. Bunu da ben mi söyleyeyim ?”

   İşine devam etmeye başlayınca gözlerimi devirip yatağıma uzandım. O burada ilk kez tamamen kapalı kalmadığı için rahat olabilirdi. Fakat ben ilk kez bu kadar kapalı kalmıştım bir yerde.

“Neden ben bunları yaşıyorum ki ? Ben hiçbir şey yapmadım. Bu haksızlık.”

   Elif abla sonunda elinde olan şeyleri bırakıp bana döndü.

“Sana bir şey anlatmamı ister misin ?”

   Başımı sallayıp bana anlatmasını bekledim. En azından sohbet etmek biraz daha iyiydi.

“Annem ve babam umursamaz insanlardır. Hayatta en sevdikleri şeydi para. Durmadan çalışırlardı. Abim ile birbirimize hep destek olurduk. Ben on iki yaşlarındayken abim de on sekiz yaşındaydı. Annem, babam ve abim hep kavga ederdi. Abim müzikle ilgileniyordu, sesi çok güzeldi. Tabi ki babam buna karşı çıkıyordu. Bir akşam yine kavga sesleri duydum. Alışmış olmalıyım ki hiçbir şey yapmadan bekledim. Biraz sonra sesler kesildi ve kapı açıldı. İçeri abim girdi. Yavaşça yürüyerek yatağın ucuna oturdu.”

   Hüzünlü bir şekilde bakıp iç çekti. Pür dikkat onu dinliyordum.

“Bana bu evden gideceğini, çok üzgün olduğunu ama bunu yapmak zorunda olduğunu söyledi. Gitmeden önce son kez birlikte uyumak istedi. Gözlerim dolmuştu ama bir şey demeden yana kayıp yatması için yer açtım. Tüm gece o uyurken onu izledim. Tabi, onu son görüşüm olduğunu bilmiyordum. Sonraki gün sabah erkenden evden çıktı, ve yaklaşık beş saat sonra trafik kazası geçirdiğini öğrendik. Öldü, geride ne bıraktı biliyor musun ? Onu çok seven bir kardeş, birkaç arkadaş ve ölümünden bir gün sonra tekrar işlerine devam eden anne ve baba. Abim bana hayatın ne kadar kısa olduğunu öğretti. Ve ben onun ölümünden sonra geçen süreleri sayarken hayatın ne kadar uzun olduğunu öğrendim. Bu hapishane belki benim sonum olabilir, belki de uzun hayatımın küçük bir bölümüdür sadece."

ZÜMRÜT YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin