Bölüm 19 |Hilal|

651 29 2
                                    

Keyifli okumalar...



Zümrüt Yeşili
Bölüm 19 {Hilal}

   Sadece tavandaki ampulün ışığını görmek beni güneşe hasret bırakmıştı. Ne kadar zamandır burada olduğumu bilmiyordum. Kendime geldiğim zamandan beri kimseyi görmemiştim.

   Her yerim ağrıyordu. Üstümde ki açık mavi pantolon ve birçok yeri kesik olan mor tişört tamamen kan olmuştu. Kurumuş kan kokusu ben de kusma isteği yaratıyordu. Çok kötüyüm, hem bedenen hem de ruhen.

   Ölmek ve yaşamak arasında kalmış gibiydim. Çektiğim acı son bulsun diye ölmek, sevdiğim insanları tekrar görebilmek için yaşamak istiyordum.

   Babam muhtemelen kaçırılmış olduğumu fark etmiş ve beni aramaya başlamıştı. Buradan kaçmak istiyordum fakat Yağız tüm önlemleri alarak ellerimi çok sıkı başlamıştı. O bir psikopat, deli ve katildi.

   Açlıktan veya susuzluktan ölsem bile buraya gelmesini istemiyordum. Bazen, istediğimiz şeyler olmazdı. Tam da şu an ki gibi. Arkadaki kapı açıldığında içeriye dolan ışık yüzünden gözlerimi kapattım. En azından sabah vakti olduğunu fark etmiştim. Büyük bir gelişme !

   Kapı tekrar kapandığında gözlerimi yavaşça açıp etrafa baktım. Hareket ettiğimde canım yandığı için adım seslerini dinlemeye başladım. Tam önüme geldiği zaman başımı ağır bir şekilde kaldırıp baktım. Keyifli bir gülümseme vardı yüzünde.

   Karşımda ki sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı. Fazla itici.

“Bu mahvolmuş halinin fotoğrafını Faruk Yenilmez'e gönderdim. Hmm, fena kızmış olmalı. Bir an da saygılı birinden, terbiyesiz birine dönüşmüştür kesin.”

   Babam bu halimi görünce çok üzülmüş olmalıydı. Şimdi onun yanında olup yalandan olsa bile iyiyim demek isterdim.

“Beni ne zaman bırakacaksın ?”

   Duygu barındırmayan bir kahkaha attı. Söylemesine gerek yoktu, hiçbir zaman bırakmayacağını anlamamak için salak olmam gerekirdi.

“Bence sen bunu biliyorsun. Acı çekmesi gereken herkes yeteri kadar acı çektiğinde, belki düşünürüz.”

Rüzgar Alkım

   Telefon Faruk Bey'in -Öykü'nün babasının- elinden düşünce şaşkınlıkla ona baktım. Bir yere odaklanmış sadece oraya bakıyordu. Yüzünde en çok endişe ve sinir olmak üzere bir çok duygu vardı.

“Faruk Bey, iyi misiniz ?”

   Sorduğum soruyu duymuş gibi değildi. Ayağa kalıp omzuna dokundum. Uyurken gördüğü kötü bir rüyadan uyanmış gibi hızlıca başını bana doğru çevirdi.

   Bir, iki adım geriye gittikten sonra koltuğa oturdu. Salondaki herkes ona benim gibi endişeyle bakıyordu.

   Yere düşen telefonu elime alıp ne gördüğüne bakmak istedim. Ne gördüyse, gerçekten yıkılmıştı. Ekrana baktım, sevdiğim kızın o halini görmek aklımın ucuna bile gelmezdi.

“Lan neden telefona bakan herkes donup kalıyor ?”

   Gökhan konuşurken biri elimden telefonu almıştı fakat kimin aldığına bakmak o an için bana çok zor bir iş gibi gelmişti.

   Öykü kim bilir ne kadar çok acı çekmişti. Ve hala hiçbir şey bitmemiş olabilirdi. Çaresizce oturmak istemiyordum. Ona, onu sevdiğimi söylemem gerekiyordu. Kendime bir not, ilk gördüğün an ona açıl.

ZÜMRÜT YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin