36.Bölüm:Hep Böyle Sev

12.6K 902 266
                                    

Kulübede oturuyordu genç kız, önünde bir dosya vardı. Kemal vermiş, kutlama öncesinde gözden geçirmesini istemişti.

Bakışını pencereye çevirdi, Seranın giriş kapısına baktı. Genç adam bir saat demişti ama gideli iki saat olmuştu.

Ayağa kalktı, merak ediyordu. Kamyonetin frenini duydu, yüzünde tebessüm belirdi.

Kulübenin kapısına yaklaştı, sırtını dayadı, biliyordu adam kamyoneti kapının önüne park ediyordu.

Bekledi, gözleri onu koca demir kapıda gördü. Dudağının kenarını ısırdı, yüzü parıldadı. Kalbi onu gördüğü her anda olduğu gibi delicesine atmaya başladı.

Ağır attığı adımlar serileşti, koşmaya başladı. Adam da hızlandı, birbirlerine yaklaşıp sıkıca sarıldılar.

Genç kızın gülüşü bahçede yankı ediyor, adam yüzündeki tebessümle onu döndürüyordu. Birbirlerini kısacık zamana rağmen özlemişlerdi, Nehir geriye çekildi.

Gözlerine baktı, elini kaldırdı yanağına dokundu. Sakallarında yavaşça gezdirdi. Aklını alan mavilere doyasıya baktı.

"Seni Özledim"

Elini sıkıca tuttu genç adam, arkasını döndürdü, yan yana kulübeye yürüdüler.

Kapıdaydı Berna, şaşkındı. Yavaşça geriye çekildi, işten izin alıp erken çıkmıştı. Daha fazla bekleyememiş ve gördüğü şeyi teyit etmek istemişti.

Kızın üstündeki giysiler haklılığını ve yanılmadığını ortaya koymuş, şaşkınlıkla sırtını duvara yaslamıştı.

Aklı karmakarışıktı, olanlara anlam vermeye çalıştı. Bu kız herkese yalan söylüyordu.

....

Yalnızdı Rüya, Serdar'la konuştuktan sonra soluğu burada almıştı. Babasının mezarının başındaydı, elinde küçük bir sulama kabı vardı.

Yavaşça eğmiş suluyordu. Biliyordu sıcak hava toprağı kurutuyor, daha çok suya ihtiyaç duyuluyordu.

Mezarın üzerinde rengarenk çiçekler vardı, genç kız ağabeyi ve annesiyle düzenli olarak ziyarete geliyor ve kontrolünü yapıyordu.

Kabı yere bıraktı, mezarın baş tarafında bir yer vardı. Çimentodan yapılmış silindir şekilde bir betondu. Ziyarete gelenler orada otururdu.

Oturdu Rüya, bakışını yanındaki mermere çevirdi. Beyazdı ve siyah harflerle adamın doğum ve ölüm tarihi yazıyordu.

Gözleri dolu dolu oldu. Babasının ismini soğuk mermerin üzerinde görmeye asla alışmayacaktı.

Elini isminin üzerine bıraktı, 'Erkan Köksoy' yazıyordu. Yavaşça parmakları üzerinde gezindi. Büyük bir özlem barındırıyordu.

"Baba"

Sustu, zihninde bir şey vardı. Onu bugün buraya getiren nedendi bu. Arkadaşlarından öğrendiği gerçek, kafasının ve kalbinin içinde yer etmişti.

Bir baba kendi evladına bunu nasıl yapabilirdi? Ömrünü böylesine heba etmesine nasıl neden olurdu?

Gözlerinin önünde genç adam vardı, karanlığı andırıyordu. Siyah giysileri, sakalları, saçları ve gözleri.. Mimarı babasıydı, öz babası.

Kafasını eğdi. Çok küçük olduğu zamanlarda ondan dinlediği masalları hatırlıyordu. Süper kahraman hep bir baba olurdu, zihninde öyle yer etmişti kızın.

Baba dendiği anda, onda sadece korunmak, sevmek, sıcaklık ve güven çağırışıyordu.

İnanmak istemiyordu, tüm babaların kendi babası gibi olduğunu düşünmek istiyordu.

Bir Davetsiz Misafir - (Bitti) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin