Chapter fourteen

458 24 61
                                    

Eh ben mi? Ha tabii ben. Başka kim olabilir. Bu kendi sorunları ile odasında tek başına kalmış Carl. Başka kim olabilirki?

Chloe ile konuştuktan sonra yatakta bir sağa bir sola dönmeye başladım. Telefonuma mesaj geldi. Hemen yerimden doğruldum ve telefonuma gelen mesaja baktım.

Bu Harry'dendi. Oh onu bugün hiç görmedim olaylardan sonra bana mesaj atınca aklıma gelmişti.

Harry:
Seninle biraz konuşabilir miyiz carl? Parkta.

Carissa:
Oh, tabi. Sanırım kötü bişey oldu senden böyle tepkiler beklenmezde.. neyse yarım saat sonra oradayım.

Harry:
Tamam lütfen.

Hemen ev halimi önemsemeyip hırkamı giyip dışarı çıktım. Altımda siyah eşofmanım,  lila göbeği açık tişörtüm ve siyah hırkamla muhteşem gözüktüğüme eminim.

Parkın girişine geldiğimde Harry'yi görünce çığlık attım. Bir elinde cam ve diğer elinde de kan vardı.

Koşarak yanına geldim ve kafama bağladığım bandanayı hemen bileğine sardım. Kan çanağına dönmüş gözlerinde sadece çaresizlik vardı.

"Sen en bok yediğini zannediyorsun?! Tanrım Harry senin için öldüm. Bunu neden yaptın?" Diye sordum.

Sadece ağlıyordu. Elinden diğer camı aldım ve koluna girdim. Onu bizim eve götürüp pansuman yapacaktım. Annem daha işten gelmemişti ve üvey babamda yoktu.

Eve geldiğimizde yukarı kattan ilk yardım setini aldım ve Harry'nin yanına geldim.

Bandanayı kaldırdığımda yara kanaması durmuştu. Burada düzensiz bir şekilde 'M' harfi vardı.

Yarayı iyice temizledim ve batikonlayıp sargı bezi sardım. Bandanamı da çöpe attım. Biraz daha düzelmişti sanki ama o morluk çizgileri hala duruyordu gözlerinin altında.

"Harry. Sadece konuşmak istediğini söylüyorsun ama benle konuşmuyorsun ve seni bu halde buluyorum. Nolduğunu bana anlatmayacaksan arkadaşlığımızdan sorgu duymaya başlayacağım."

Gözleri aslında her şeyi anlatıyordu. Bana baktı. Ağzını açtı ama konuşamadı evet dediğim olmuştu. Marshall onu aldatmıştı!

"O pisliğe gününü göstermezsen bende Car- insan değilim.!" Dedim ve ilacımdan bir hap aldım.

Harry kolay bağlanır zor çözülür bir insan tipiydi. Kolay kolay aşık olmaz ama oldu mu da bırakmaz bir tipti ve bu her zaman başa bela açıyordu.

Harry ile bu konuyu daha sonra konuşacağımızı söyledim ve onu yolladım. Kanlı şeyleri temizledim ve odama geri döndüm.

Ah bu şeyler hiç peşimi bırakmazlar zaten. Zaten bunları düşünürken uyuya kalmışım hiç hatırlamıyorum.

Telefon sesiyle uyandım. Annemin "Carissa telefon!" Diye bağırışlarını duydum. "Tamam!" Diye karşılık verdim ve telefonumu açtım.

"Alo?"

"Alo. Bianca Lieberher ile mi görüşüyorum?"

"Hıhı benim"

"Yetenek sınavına girdiniz. Sonuçları açıklandı. Resminiz kategorisindeki en yüksek puanı alarak birinci seçildi. Tebrikler."

"Oh teşekkürler bu gurur verici cidden."

Telefonu kapattığım gibi çığlık atmamak için kendimi yatağıma boğdum. Seçilmiştim tanrım. Hemen bizim gruba yazmam lazımdı.

Carl: Arkadaşlar seçilmişim lan çok mutluyum.

Bonnie: Finn de kazanmış. Benimki belli değil daha armadılar :(

Jack: beni de daha aramadılar.

Harry: Ben de seçilmişim şimdi aradılar yeee

Sadie: pf bende seçilmişim Carl mutluyumm!!

Cody: Ben seçildiğimi baştan beri biliyordum. Bu fizikle beni almasalar şaşardım.

Finn:
Evet şimdi Bonnie ben aradı ve ne yazık ki.... seçilmiş tanrım seçilen altı öğrenciyiz. Huuuu çok mutluyum mutluluk dansı ediyorum.

Carissa:
*video*

Bonnie:
😆🥳😋😄

Şimdi gelelim asıl konuya.. bunu anneme söylemek. "Carissa! Haydi yemeğe! Babanla seni bekliyoruz." Demesiyle sinirlerim bozuldu. Baba mı? O adama mı? Haha güldürmeyin beni.

Aşağı indim ve normal bir şekilde annem ve üvey babamın karşısına oturdum. Annem ciddi bir şekilde yemek yiyordu ve bu ürkütücüydü.

Derin bir nefes aldım ve o cümleyi söyledim. "Anne benim sana bişey demem lazım.!"

"Ne oldu?"

"Ben yetenek sınavını kazandım ve şehir dışına gidiyorum. Resmim en yüksek puanı almış. İnanabiliyor musun?"

"Aferin Bianca. Seni tebrik ederim. Başarında ilerleme yapmışsın." Dedi üvey babam.

"Öhm. Onun adı Bianca değil hayatım onun adı Carissa."

"Hayır anne benim adım Bianca. Bianca Lieberh-"

"Birdaha o ismi ağzına alırsan seni!" Annem bana bağırmıştı. Öz annem. Annem dediğim kadın. Ağlayarak masadan kalktım.

"İster inan ister inanma anne. Benim adım Bianca Lieberher'im ve senin bana koyduğum o lanet ismi kullanmak zorunda değilim tamam mı? Seninle yaşıyor olmam senin istediğin gibi duygularımla oynamak anlamını getirmiyo. Ben Bianca'yım ve hep öyle kalacağım!"

Annem beni doğurduğunda babam adımı Bianca koymuştu. Ben Bianca İkizim de Jaeden yani öyleydik.

Sonra annemler ayrıldıktan sonra babamı bir daha ağzıma almamı anmamı bile istemediği için adımı Carissa diye koydu. Bunu sadece ben bilirdim. Bir de Bonnie ve Chloe. Ağlayarak odama çıktım ve kapımı kapattım.

"SENDEN VE KOCAN OLACAK ADAMDAN NEFRET EDİYORUM ANLIYOR MUSUN ANNE! NEFRET" en son hatırladığım şey ise hıçkırarak ağlamam olmuştu...

𝐉𝐮𝐬𝐭 𝐚 𝐝𝐫𝐞𝐚𝐦 - 𝐍.𝐬- Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora