3.6 (taeten)

506 48 6
                                    

bu bölümlerin mantığından bahsedeceğim sizlere,
grupta dönen olayların ardından hikaye içi shiplerin (yuwin hariç) ne yaptıklarını okuyacaksınız, bölümlerin hepsi eş zamanlı, aynı anda konuşuyorlar yani.
hangi shipi merak ediyorsanız o bölüme bakabilirsiniz.
yuwin için üzgünüm ayrıca, bir türlü yazamadığım için bölümü sildim. 🥺

taeyong:
grupta olan şey için,
beni savunmak amacıyla
birilerinden laf yedin...
bunun için çok üzgünüm.
karışmayabilirdin.

ten:
evet, karışmayabilirdim.
ama sana daha fazla
kötü muamele yapmalarına
göz yumamam, taeyong.

taeyong:
hak etmedim mi?
ten... her şeyi batırdım.
bunların hepsini
aylar önce hak ettim,
beni savunmak
zorunda değilsin.
özellikle bunu içten
gelerek yapmıyorsan.

ten:
seni savundum
ve bunu yapmayı eğer
cidden istemeseydim,
yapmazdım.
bu yüzden daha fazla
sorgulama.

taeyong:
pekâla,
susuyorum.

ten:
peki,
grupta bahsettiğin
şeyler neyin nesi?

taeyong:
hangileri?

ten:
anlamazlıktan mı
geliyorsun?

taeyong:
haaa-yır
belki evet
ama başında cidden
anlamamıştım...

ten:
yani?

taeyong:
evet, ciddiydim
ten, bunları biliyorsun
zaten.
yani, senin yerine
kimseyi koyamadığımı
ve koyamayacağım
gerçeğini.
ama her zaman
görmezden geldin,
reddettin,
bilmiyormuş gibi davrandın.
renjun'e vurduğum günü
hatırlıyor musun?
bahsettiği şeyler...
aslında hepsi doğruydu.
yalnızca...
başka birinin ağzından
bunun kafamda kurmadığım
bir şey olduğunu duymak
acıtıyor işte.
çok acıtıyor.
halbuki... onun bir suçu
yoktu, hiçbir zaman
olmadı da.
renjun her zaman
benden daha akıllı ve
daha olgun biriydi.

ten:
hepsi doğru değildi.
taeyong,
ben hetero değilim.
sana yüz vermediğimi
söylemiş,
ancak bu da fazla doğru
değil.
ben çekindim yalnızca.
sen kendini bende bulduğunu
savunan ilk kişisin ve
ben de kendi kişiliğimi
sende oturtturdum
ilk hoşlandığım çocuk
sendin, biliyorsun ya...
yurda ilk geldiğim günler,
korece konuşmayı bilmiyordum.
ama bu senin için
bir engel değildi, benimle
anlaşabilmek için
olmayan ingilizcenle
ingilizce konuşmaya çalışıyordun.

taeyong:
şimdi ingilizcem herkesten
çok daha iyi,
ve bu senin sayende

ten:
benim de, korece dilini
çok çabuk öğrendim,
sen olmasaydın yapamazdım
ama taeyong...
sen her zaman...
herkes için
çok
sevilen birisin, herkesle
iyi geçinen ve
asla yalnız kalmayacak biri.
ben buraya ilk geldiğimde,
senin erkeklerden hoşlandığını
kimse bilmiyordu,
ben de dahil olmak üzere
sonra bu olay bir anda
okula yayıldı ve...

taeyong:
ah...

ten:
evet.
gözümün önünde,
başka erkeklerle zaman
geçiriyordun
bu asla umrumda değilmiş gibi.
bir hatırlatma,
umrumdaydı.
her gün, birlikte zaman geçireceğimizi
öne sürerek yurttan ayrılıyorduk ve
sen ben hariç herkesle zaman
geçiriyordun.
kaç defa
yurda geri döndüğümüzde
nefes alamadığımı
sayamıyorum bile.
her gün gözüm kızarık duruyordu,
hatta bir ara sen de nedenini
sormuştun da 'geç uyuyorum'
demiştim ya, yalandı o
her gece gözyaşı akıtmaktan
bıkıyordum ama
yapabileceğim
hiçbir şey yoktu.

taeyong:
ama ten,
hiçbir zaman bana
yaklaşmaya çalışmadın ki
her zaman adım atan taraf
ben oldum,
seninle tanışmaya ben çalıştım
seninle defalarca kez dışarı çıktık,
bunları ben teklif ettim
istesem buluşmalara başka
birilerini götüremez miydim?
götürürdüm ama belki...
belki beni çekip alırsın o çocukların
yanından diye düşünüyordum,
belki yalnız kalmak isterdin
belki,
bir an bile huzursuz olduğunu
hissederdim ve
orada kalmak için en ufak
sebebim kalmazdı.

ten:
seni arkadaşı olarak gördüğünden
emin olduğun birine
yalnız kalmak istediğini
söylemezsin.
taeyong,
ilk hoşlandığım çocuk
sendin evet
ama seninki ben değildim
benim hevesimi de
kıran şey tamamen bu oldu

taeyong:
emin misin?
chittaphon,
ben seni seviyorum,
buraya geldiğin
günden beri.

ten:
lee,
sana ihtiyacım var.

off-road ;; renminWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu