Giriş

6.4K 1K 2.4K
                                    

Yazılmaya başlanan tarih: 30.01.2020

Sizler de buraya okumaya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz gönlünüzden geçerse şayet 🌸

Oturduğu tepenin ufkunda gün batımına dalıp gitmiş gibi görünüyordu. Turuncu saatlerin güneşi altında saçlarının rengi biraz daha yumuşakmış izlenimi verirken parlayan teninde müthiş bir tezatlık yaratıyordu yüzündeki sertlik ve gözlerindeki hiçlik.

Rüzgâr güneşin batışını selamlarken her zaman olduğu gibi hışırdayarak geçti ağaç dallarının arasından. Küçük bir yaprak ona eşlik ediyordu ve uzaklardan geldiğine yemin edebileceği ama sağına dönse neredeyse dokunacağını bildiği bir çan sesi işitti genç adam.

Sesi duyduktan sonra tanıdık bir şekilde yukarı kıvrılan dudakları ile şöyle diyordu adeta; Sonunda kararıyor gök ve gidiyor ışık. Kendine çektiği dizindeki elini kucağına yerleştirerek tepeden aşağı sarkıttı bacaklarını.

   "Hey, Zahwa! Özledin mi beni?"

Özlemek mi? Diye düşündü. Çan sesinden sonra yanında beliren varlık şu anda önemsediği son şey olabilirdi belki de. "Tek bir görevin vardı Maih. Hatırlıyor musun?" dedi. Sesi görünüşüne göre ne kadar soğuk ve otoriterdi öyle!

Maih kısa bir an duraksadı ve tepedeki manzaranın tadını çıkardı. Artık şehirdeki en önemli varlık, tam şu anda tepenin üzerindeki değildi ve bu bilgiyi bilen de sadece kendisiydi. Azıcık da olsa bir şeylerin kendine ait olduğunu hissedebildiğinde ufak ama sıcak bazı duygular hissediyordu; adını uzun yıllar önce unuttuğu...

 Geçici olduğunu biliyordu. Sahip olduğu her şey etrafına duvarlar örmüş bu kişi sayesindeydi. Ölümün kapısını arayabilen, ölüler üzerinde mutlak hakimiyeti olan bu tapılası kişi sayesindeydi.

Ona cevap vermek için kendini zorlamadı bile çünkü biliyordu ki Zahwa istediği zaman alacaktı o cevabı ve ruh ağzını açtığında çıkanlar, Zahwa'nın istediği bilgiler olacaktı.

Asla geçmemesi gereken mesafeyi koruyarak biraz daha yaklaştı. Gitmeden önce ona yakın olmak istiyordu. En temel dürtüsü buymuş gibi ki öyleydi de zaten; bütün ölü ruhlar ona yakın olma arzusu içindeydi. Zahwa, ruha doğru çevirdi kafasını ve bir defa daha esti rüzgâr.

"Zahwa, nasıl unuturum? Beni özellikle diğerlerinden ayırdınız."

Ardından sarışın gencin cevabını bekledi. Nedenini bilmiyordu ama ona yakın olması gerekiyor gibi hissediyordu. Umut ettiği gerçekleşmedi. Zahwa diye seslendiği kişi ona bakmaktan vazgeçti. Cevabı istiyordu. Konuşmasa da bu isteğin yankısı Maih'in vücudunu yakıyordu. Boyun eğmeyi seçti. Boyun eğdi ve Zahwa'sından uzaklaşarak söyledi.

"Geldi. Şehrin topraklarına az önce ayak bastı."

Bu kısacık cümle, neredeyse batmış turuncu güneşin ışıklarıyla parlayan gençte aylardır hissetmediği duyguları uyandırdı. İçini kemiren her şey yok olmuştu ve zihninde tek bir şey geziniyordu; geziniyor, geziniyor ve oturduğu yerde rahatsızlanmasına, içinin karıncalanmasına neden oluyordu. Aniden ayağa kalktı ve ufku ardına alıp döndü karşısındaki çaresiz varlığa. Uzun zamandır gerçek bir gülüş yer bulmamıştı bedeninde ama şimdi, öyle sıcak gülüyordu ki Maih affedildiği hissetti. 

"Getir onu. Onu bana getir ama anlamasın. Kendisi gelmiş gibi olsun. Bunu yapabilirsin, değil mi?"

Maih zaten yapacaktı. Onun isteklerini hep yapardı. Böyle ricada bulunduğuna ise ilk defa tanık oluyordu. O fikrini değiştirmeden hemen başını salladı, "Tabi Zahwa, nasıl istersen," dedi ve sarı saçlı beden az önce delirircesine bir heyecanla kalktığı yere şimdi tam tersi huzurla oturup yüzünü tekrar kararmış ufka dönmeden önce bir defa daha bakmak istedi ona. 

Nedenini bilmiyordu.

Bu kadar uzun zaman boyunca Zahwa'nın yanında olma nedenini bilmiyordu. Yer altına geri dönmeden önce efendiye tekrar bakmak istemesinin nedenini de bilmiyordu. Zahwa neden diğer ruhlardan farklı olarak ona bilincinin bir kısmını geri vermişti?

 En azından bazı ufak şeyleri sorgulayabileceği kadar berraktı düşünceleri. Ortadan kaybolmadan hemen önce taptığı o gencin yaydığı enerjiyle dehşete kapıldı. Şimdi gördüğü ile az önceki sıcacık gülüş nasıl aynı ruha ait olabilirdi? Mavi ne zaman bu kadar karanlık bakar olmuştu?

Kelimenin tam anlamıyla dehşet içinde kaçtı o tepeden. Yoksa, karanlık bulutlara yakalanacaktı. Ölümün efendisi olan genç adamın enerjisindeki isli, karanlık his tıpkı yer altı gibiydi; sorgulanırken veremediği her cevap için acıyan ruhunu hatırlatıyordu. 


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Achernar 1: Üç Bilge'nin YoluWhere stories live. Discover now