29- Dingin bir Gece

311 63 6
                                    

Selam!

Umarım zevk alıyorsunuzdur. Finale son iki bölüm kaldı bu arada. İyi okumalar!

____________

Odasındaki geniş taş balkonun sarmal korkuluklarına yaslanmış, sarayın önündeki büyük meydanda toplanıp eğlenenleri izliyordu. Rüzgâr, yaz akşamına hoş bir serinlik katarak esiyor, büyük sedirin önünde boğazdan şarkı söyleyen grubun tınısı solukça kulağına değiyordu.

Ozatik'ten gelen Gümüş Birlik generalleri geri dönse dahi burada kalıp kutlamalara ve yasa eşlik etmişti. Cücelerin arasında yahut kendi gruplarıyla oturuyorlardı. Alanda kümelenmiş herkes kendi ateşinin başındaydı.

Capcanlı bir şenlik değildi bu; hüzne sarılı bir çoşkuydu. Yarı açık gözleri o kalabalığa dalmıştı. Gümüş gri formalar içinde çok fazla turuncu saçlı vardı ve diğerleri arasından kolayca sıyrıldıklarından ötürü gözü en çok onlara takılıyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Gelen sesle arkasına döndü. Laren, sırtını balkonun girişindeki duvara yaslamış, kollarını göğsünde bağlamıştı. Cevap bekliyordu.

"Ne düşünüyor olabilir? Nasıl bir şeye bulaştığımızı ve en azından artık izleyeceğimiz yoldaki sisin dağılmaya başladığını düşünüyor, öyle değil mi?"

Jack, balkona taşıdığı sandalyeye ters bir şekilde oturmuş, kollarını sandalyenin sırtlığına dayamıştı. Kollarını kendine yastık yapmış, dudaklarını büzerek zemini izliyordu.

"Evet, kısmen doğru tahmindi." dedi Chris ve kamburlaştığı yerde doğruldu. Kollarını başının üzerinde birleştirip genleşti. Anında ağrıyan kaburgaları, yaralarının hâlâ tam olarak iyileşmediğini hatırlatıyordu.

"Garip belki ama Weis kemerden bahsettiğinde korkmadım. Endişelenmedim de. Büyük bir sorumluluk altına girmiş gibi hissetmedim. Bir amaç edindiğim için mutlu oldum hatta. Her sey, fazlasıysa doğru hissettiriyor. Aslında, şimdi bulunduğumuz noktadan kemerin bizi beklediği noktaya kadarki çizgide bizim nasıl olacağımızı düşünüyordum."

Dedikleriyle, Jack de Laren de ona baktı. "Her ne kadar şu an çok daha kendimden emin hissetsem de bir işi yapmadan önce de yaparken de fazla düşünüyorum. Jack içten içe etrafındakileri küçümsüyorsun ve Laren, sen de bir sır küpüsün. İletışimden kaçıyorsun. " Jack, oturduğu yerde dikleşti.

"Ben böyleyim. Sana karşı öyle hissetmiyorum, Laren'e karşı da öyle olmamak için çabalayabilirim ama bana ama dedirten şüphelerim var." dedi ciddiyetle ve Laren'e döndü.

"Neden bizimle birliktesin Laren? Weis inançlıydı. Neye inanıyor emin değilim ama bir yaratıcıya inandığı kesindi ve Üç Bilge'ye saygı duyuyordu. Bir iki günlüğüne de olsa onun gibi bir inançlıyla karşılaşınca, senin pek de onun gibi olmadığını düşünmeye başladım. Güçlüsün de. Sadece Bilgeler dediği için mi buradasın? Ben korkmuştum ama senin güvertede olmama sebebini bilmiyoruz."

İlk defa sesinde bir çeşit kibir kırıntısı olmadan konuştu Jack. İlk defa korkusunu dillendirdi. Chris, onun gerçekten şu anki durumun ciddiyetini kavradığını düşündü ve gülümsedi. Laren göğsünde bağladığı kollarını çözdü. Küçük adımlarla Chris ve Jack'in arasına, balkon korkuluklarına yöneldi ve aşağıdaki kalabalığa baktı.

"Benim de düşünmem gerekenler vardı. Eridnapis'te yanınıza uğramadım ama ihtiyaç olduğu vakit Arat'ı ben öldürdüm. Üç Bilge konusunda aşırı inançlı olduğum söylenemez, evet. Kimseyle birlikte savaşmadım şimdiye dek. Anlatamayacağım belirli konumlarım ve anlatmak istemediğim kişisel nedenlerim var. Yine de Weis'e çabalayacağıma dair söz verdim. Sözümü tutacağım ama sizden bir teminat istiyorum."

Achernar 1: Üç Bilge'nin YoluNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ