Atabey'in mavi gözleri kıpraştı, şimdi kadının kim olduğunu hatırlamıştı. Karşısındaki kadının üniversiteli, daha genç ve meme ameliyatından önceki, daha normal boyutlardaki göğüsleri olan versiyonu kafasında silik bir şekilde canlandı. Onu elbette tanıyordu, çıktıkları zamanlarda Atabey'in peşinden ayrılmamaya ve Bade'nin canını sıkmaya yemin etmiş, aralarında şakalaşmak adına 'Kopyacı' diye isim taktıkları o kızdı. Bir zamanlar uzaktan onunla çok dalga geçerlerdi, çünkü genç kadın o zamanlar Bade'nin bir kopyası olmaya yemin etmiş gibiydi. Bade bir çanta takıyorsa ertesi gün o çantayı takar, Bade o gün kafasına bir bere geçirmişse akşamında mutlaka Demet'te o bereden takmış olurdu. Hatta bir defasında saçlarını sarıya boyatmış halde okula geldiğini hatırlıyordu, elbette yanık esmer tenindeki sarı saçlar istediği etkiyi yaratamamıştı.

"Ah, evet, Demet.. Hatırlamadığım için kusura bakma, nasıl gidiyor?" dedi Atabey hala ilgisiz bir tavırla. "En son evlendiğini duymuştum. Eşin burada mı?"

Demet'in alnı hoşnutsuzlukla kırıştı, ama memnuniyetsiz tavrını sahte kahkahasının altına iteledi. "Aman Atabey! Uzun zaman oldu boşanalı, öyle ki evlendiğimi bile unutmuşum.."

Atabey kısık bir sesle, "Senin için üzgünüm." diye mırıldansa da kadın duymadı. Demet üniversiteden sonraki hayatını anlatmaya o kadar dalmıştı ki, Atabey araya girip de onu durduramadı. Elbette bu kadını dinlediği anlamına gelmiyordu, viskisini yudumlarken boş gözlerle Demet'e ve kadının arkasında, gülerek orta yaşlı bir adamla konuşan Bade'ye odaklandı... ta ki şarkı çalana dek.

Demet gülümseyerek, "Ah bu şarkıyı çok severim." dedi.

Atabey "Bende." diye mırıldandı.

Bardağını kenara koyup, Demet'ten izin istedi ve kadını arkasında bırakıp, hızlı adımlarla Bade ile Tuğrul'a doğru ilerledi. Adam, dansa kaldırmak ister gibi nazikçe kadının elini tutmuştu. Atabey, Bade'nin bileğini sıkı ama can yakmayacak bir tutuşla tuttu, "Bade'nin bana bir dans borcu vardı." Tuğrul ile meydan okurcasına bakıştılar, Atabey'in tek istediği Tuğrul'un onu öfkelendirecek bir şey yapmasıydı, böylece çok istediği şeyi yapıp o iğrenç suratının ortasına bir yumruk geçirebilirdi. Fakat Tuğrul akıllıca davranarak geri çekildi, Atabey, Bade'nin engeline takılmadan kadını dans pistine çekti ve ellerini beline yerleştirip, onu iyice kendisine yaklaştırdı.

Bade'nin gergin elleri de manzarayı bozmamak adına Atabey'in omuzlarına yerleşirken, suratındaki yapmacık sırıtmayı silmeden tısladı, "Dua et insanların içindeyiz, Atabey. Ne bu tavırlar? Mağarandan yeni mi çıktın?"

Atabey kadının söylenmeleriyle gülümsedi. Tuğrul'un yanında olup ona gülmesinden ise, yanında durup surat asmasını tercih ederdi. Kafasını kadına yaklaştırdı, "Bu şarkıyı hatırlamıyor musun?" diye mırıldandı kulağına doğru. Bade'nin ellerinin altında gerilen vücudu, sakin tutmaya çalıştığı ancak çok da beceremediği mavileri onu ele veriyordu. "Bizim şarkımızdı." dedi adam tekrarlayarak.

Bade hafifçe güldü, Atabey'in sinirini hoplatan alaycı bir gülüştü. "Bizim seninle ortak hiçbir şeyimiz yok Atabey. Sıradan bir şarkı işte."

öyle sarhoş olsam ki
bir an seni unutsam
unutsam bu günleri
yarınları unutsam

Kadının yalan söylediği o kadar belliydi ki.. Atabey ne kadar senelerce unutmak için, Allah'ın belası bir an unutmak için debelenip nasıl unutamadıysa, nasıl kadının lanet kokusunu, vücudundaki benlerin yerlerini, uyurken aldığı nefesleri bile unutamadıysa, Bade de unutamamıştı. İstediği kadar hatırlamadığını söyleyerek direnebilirdi, istedikleri kadar geçmişe karşı çıkabilirlerdi; ama ne birbirlerini ne de hatıralarını akıllarından silemezlerdi.

YAKALA BENİ (devam edecek)Where stories live. Discover now